logo

izigame.me

It may take some time when the page for viewing is loaded for the first time...

izigame.me

cover-The Forgotten City

Thursday, February 16, 2023 10:06:50 AM

The Forgotten City Review (Daenis)

''Made By Modern Storyteller.''
İnsan, o kadar ben merkezci ki, kendisinden gerçekten farklı bir şeyi hayal dahi edemez. O kadar yoksundur ki aslında hayal gücünden, acınasıdır bu. Baksanıza, ''tanrılarımız'' bile, yalnızca ölümsüz ve güçlü oldukları için tanrı. Onun dışında ne ''ahlak''tan anlıyorlar, ne ''iyi''den, ne ''kötü''den. Hiçbir şeyi bilmiyorlar, hiçbir şeyden anlamıyorlar. Çünkü biz anlamıyoruz bunlardan. Dolayısı ile kurduğumuz şeyler de, en fazla bizim kadar olabiliyor.
Bütün mitoloji tarihinin küçük, güzel bir özetini barındırıyor The Forgotten City. ''Tanrılar neden böyle?'' Çünkü biz böyleyiz. Hatta, daha da komik olanı, tanrılara kafa tutuyoruz. ''Sen güçlüsün diye kendini bizden daha mı iyi sanıyorsun?! Senin de insani özelliklerin var!'' falan filan. Kendi yarattığımız şeyi bile yediremeyip ona bir şeyler öğretmeye çalışıyoruz. Böylece insan ırkını en tepeye koyuyoruz. Bizim özelliğimiz ''ideal'' olmayışımız. ''Çünkü insan olmak bunu gerektirir. Günah da işlersin, ama öğrenirsin, sorgularsın, iyiye yönelirsin'' vs vs. ''İdeal olamayacağız hiçbir zaman ama, ona yaklaşmaya devam edeceğiz. Zaten mesele de budur.'' Falan gibi bir sürü yalan ile, kendimizi üstün görüyoruz. Oysa kimden üstün gördüğümüz de belli değil. Henüz oralarda başka bir ''akıllı'' canlı ile karşılaşmadık. Karşılaşsaydık da ona ''akıllı'' demeyecektik muhtemelen.
”İnsan, dünya dışı bir varlıkla karşılaştı. Bunlar, karşılıklı akıllı olduklarını nasıl anlıyorlar? Eğer ”temas” kurma yetileri varsa, akıllı oldukları anlamına gelir. Ya da; akıllılarsa, temas kurma yetileri vardır. Genel olarak da: Eğer dünya dışı bir varlık insan psikolojisine sahip olma onuruna mazharsa, akıllıdır.”
– Uzayda Piknik, s.131.
Daha bunlardan yeni bahsettiğim için başka bir yerde; burada ve burada, tekrar uzun uzadıya yazmaya enerjim yok. Fakat bu insan, neyse bu insan, kendini ''akıllı'' sanıyor. Hayvanları kendinden ayrı tutuyor. Neden? Çünkü onlar insan dilinden konuşmuyor. Köpekler bizimle aynı dili konuşmuyor. Ya da atlar. Aralarında gayet anlaşabiliyorlar oysa. Her canlının tek amacı hayatta kalmaktı. Hepsi de kendi yoluyla yapıyordu bunu. Bizim de kürkümüz olsaydı, ısınmaya ihtiyaç duymayacak ve bu konudaki teknolojimizi geliştirmeyecektik belki de. Bu da bizim yolumuzdu. İhtiyaç duyduk, aynı zamanda kabiliyetlerimiz arasında vardı, dilimizi geliştirdik. Onların ihtiyacı ve kabiliyeti yoktu, şanssızlardı.
Bunların yanı sıra, oyunun bize anlattığı ''ahlak'' konusu var. Belki biraz kendi fikrini dayatıyor fakat yine de insanı düşündürtmeye vesile olduğu için takdire değer bir iş çıkarıyor bu zor konuda. Her ne kadar tam olarak katılmasam da yazarın idealine, önemli olan paylaşmak.
The Forgotten City
Merakınızı biraz daha gıdıklamak için oyundan küçük bir bahsetmek istiyorum. Bu oyun, üstte yazdıklarımdan da anlayabileceğiniz gibi, felsefe dersi niteliğinde. Belki derin değil, ''derin felsefe'' ne demekse artık, ama yine de çok değerli. Ahlak felsefesi, ''ütopya'' ve mitoloji üzerine yoğunlaşmış, güzel yazılmış ve güzel tasarlanmış bir anlatıya sahip.
“The many shall suffer for the sins of the one.”
The Forgotten City'de tek bir kural var. The Golden Rule. ''Günah işleme.'' Buna uyarsan sorun çıkmaz. Peki ama ''günah'' ne demek? Kime göre neye göre? Elbette bu soruyu diğer pek çok şeye uyarlayarak da sorabiliriz. ''Demokrasi nedir? Özgürlük nedir? Kapitalizm nedir?'' vs vs. Kime göre neye göre? Bu soru her şeyi kitleyen bir sorudur. Kurallar yorumlanır ve bu sayede onları çiğnemeden çiğneyebiliriz.
Birbirine ilginç yerlerden bağlantılı, küçük ve hoş detaylarla dolu, güzel tasarlanmış haritada gezip, karakterlerle konuşup çeşitli gizemleri çözüyor ve nihai sonuca ulaşıyorsunuz. Bol bol twistler ile dolu, hiçbirisi ucuz değil, birbirine bağlantılı güzel sürprizler hepsi de. Tek bir mesajın çatısı altına kurulmuş, ama sağlam temelleri de olan güzel bir anlatısıyla neredeyse tek oturuşta tamamlatıyor kendisini. Fiyatından dolayı her ne kadar içim kan ağlasa da, önermezsem olmaz bir oyun The Forgotten City.
Kendisini derinlemesine tanımadığım ama çokça şanını duyduğum bir karakterden alıntı yaparak da bitirmek istiyorum. Bağlamı yalnızca oynayanların anlayabileceği bir alıntıdır bu;
''Uygar insanlar, vahşilerden daha nezaketsiz olur çünkü genelde kafaları kırılmadan kabalık edebileceklerini bilirler.''
- Conan