Wasteland 3 Review (Ass Boiler)
Peşin Not: Oynama süresine takılmayınız. Game Pass’te bitirdim, sonra da arşivlik Steam’e aldım <3.
Fallout ve Baldur’s Gate gibi isimlere ilham vermiş, RYO türüne yeni bir bakış açısı kazandırmış olan Wasteland serisi, son halkasıyla da yükselen kalitesini devam ettirmiş.
İkinci ve üçüncü oyunun arasındaki süreç, Desert Rangers ekibinin zorluk yaşadığı bir dönem. Üssü ve birçok ekipmanı kaybetmenin yarattığı problemler sonucunda Arizona halkına yeteri kadar yardım edemiyor, sayısı hızlıca artan çete ve mutantlara karşı olması gerektiği gibi karşı koyamıyorlar.
Colorado’nun lideri olan Saul “The Patriarch” Buchanan’ın başı çocuklarıyla ve eyaletteki çeteler ile dertte. Çocuklar, çetelerle işbirliği yaparak, babalarına karşı ayaklanmış durumda. İlerleyen yaşı yüzünden gücünü kaybeden Patriarch, Rangers ile irtibata geçiyor ve yardımları karşılığında Arizona’da kullanmaları için ciddi miktarda kaynak göndereceğini söylüyor. Cazip ve ihtiyaç duyduğumuz teklif sayesinde Colorado’ya doğru yola çıkıyoruz.
YENİ ÜS, YENİ DOSTLAR
Colorado Springs (oyundaki ana şehrimiz) yakınlarında Patriarch tarafından tarafımıza bir üs tahsis edilmiş durumda ancak üssün eksiği çok. Kritik noktalarda görev alabilecek, işin ustası diyebileceğimiz elemanlara ihtiyacımız var.
Üste önemli bir konu daha var ki, o da radyo sistemi. Radyo, kıyamet sonrasında en etkili iletişim aracı haline gelmiş. Yardım çağrılarından tutun, tehditlere kadar birçok mesaj alıyoruz. Radyo konusu, oyunda yaşayan ancak merkezinde olmadığımız bir dünya hissiyatını çok güzel verdirmiş. Orada her ne kadar “kahraman” olarak bulunsak bile yetişemediğimiz ya da daha önceden olup bitmiş olaylar hakkında çok fazla bilgi alıyoruz.
KARLARLA KAPLI COLORADO YOLLARI
Kar fırtınasında ilerlemek için Kodiak adındaki aracımızı kullanıyoruz ve savaşlarda da kritik rol oynuyor. Aracımızı başta hızı olmak üzere geliştiriyoruz. Yolda birçok mesaj alıyoruz; bu yüzden rotamız sık sık değişebiliyor. Yalnız ana haritada yolculuk etmek, W2’ye göre çok daha kolay. Pusulardan kolayca kaçılıyor ve W2’deki gibi bir “yakıt” gereksinimi yok. Mikro yönetimi daha pratik hale getirme amacıyla yapılmış bir tasarım kararı ancak opsiyonel olabilirdi.
Keşif hissi nefis verilmiş. Yolda yer yer malzeme bulacağımız kamplar ya da ganimet kutularına denk geliyoruz. Öyle birbirinin kopyası onlarca mekan da yok. Detaylı ama küçük bir haritası var W3’ün. Her bir mekan özenle tasarlanmış, içine bolca içerik yerleştirilmiş ve hikayeleri de dahil olmak harika bir deneyim yaşatıyor.
Görevlerde neyi, nasıl, ne zaman yapacağınız size bağlı. Bu da oyuna harika bir seçim yelpazesi ve özgürlük hissi getiriyor. Tüm bu seçimlerinizin ününüze ve fraksiyonlarla olan ilişkinize direkt etkisi var. Eğer şanınız yürümüşse alakasız bir konuşmada dahil özel bir diyalog seçeneği açılıyor. Attığınız her adımın size özel bir karşılığı geliyor.
ÇITA YÜKSELMİŞ
Wasteland 2’de en sevdiğim şeylerden biri de elini korkak alıştırmayan yazım kalitesiydi; her şey yetişkinlere göreydi. Post-apokaliptik temaya uygun, acımasız diyalogları cidden çok özgündü. Wasteland 3 ise bu konuda seviyeyi korumakla yetinmemiş, daha da agresif davranmış. Aklı başında insanlar beklemeyin, her olayda mutlu son aramayın. Bazen daha az kötü olanı seçecek kadar ideallerinizi bir kenara bırakın. Yeri geliyor ikili oynuyor, hırsızlık yapıyor ya da verdiğiniz sözü unutmak zorunda kalıyorsunuz. Siyah – beyaz değil, bolca gri ton sunan bir yazım kalitesi var.
Elbette herkes ve her şey karanlık ya da depresif değil. Oyun, mizahi bir yöne de sahip. Eğlenceli tiplerle sık sık karşılaşıyoruz. FRP oynayan gençler, partileyen ergenler, kedili teyze, her türlü hizmeti veren şuh robotlar falan derken cümbüş yaşanabiliyor.
Tüm diyalogların seslendirildiğinin de altını ayrıca çizeyim.
FRAKSİYON DİYORSUN DA KİM BUNLAR?
Rangers Alliance başta olmak üzere milislerden mültecilere, tarikattan elitlere çeşit çeşit fraksiyonla etkileşim halindeyiz. Çetelerle ise ün anlamında bir etkileşimimiz olmuyor.
İyi ya da kötü olabilirsiniz; halkın sevgilisi de olmak zorunda değilsiniz. Her adımınızda birilerini mutlu veya sinir etme ihtimaliniz var. Ama bir tarafı dost ya da düşman olarak belirlemeye gerek yok. Seçimler o kadar geniş bir yelpazede sunuluyor ki, daha önce bir başka konuda mutsuz ettiğiniz tarafın onayını bir diğer meselede alabiliyorsunuz. Her olayı kendi içerisinde değerlendiriyorsunuz.
DOĞRU PARTİ HAYAT KURTARIR
Yetenek ağacı; Combat, General, Exploration ve Social olarak 4 ana başlığa ayrılmış durumda. Yetenekleri geliştirmenin net faydaları var ve perk’ler ile de desteklenmiş. Build’ler arasında çok fark oluyor; tekrar oynanabilirlik için değerli.
Partide 4 adet Ranger, 2 adet Companion bulunduruyoruz. İki Ranger zaten başlangıçta seçtik. Diğer ikisini dilersek üssümüzdeki adaylardan (bolca var) alabilir ve 2 adet yoldaş ile partiyi tamamlayabiliriz. Ayrıca yanınıza çektiğiniz hayvanlar, robotlar veya ekipten birinin klonu (spoiler) da savaşabiliyor. Party Bot net favorim.
Companion havuzunu beğendim. Karakter ile yetenek çeşitliliği bol, iyi ve kötü dengesi yerinde. Sizi bir seçim yapmaya da zorlayabiliyorlar. Tepki veriyorlar, oyun boyunca önemli anlarda konuya dahil oluyorlar. Yaşayan yoldaşlar var.
KARLAR ALTINDA SAVAŞ
W3, W2’ye göre, sıra tabanlı savaş sistemine aşinaysanız, çok fazla zorlamıyor. Bunun nedeni ise sınırsız taşıma kapasitesi. Evet, sonsuz sayıda eşya, silah, mermi vs. taşıyoruz. Yalnızca bu konu yüzünden Hard zorluk seviyesinde bile 1-2 savaş dışında çok yormadı. Deployable dediğimiz turret ve robot gibi yardımcı silahları da aynı mantıkla bir sınır olmadan taşıyoruz; çatışmalarda çok işe yarıyorlar.
Neyse ki, savaşların envanter yüzünden kolaylaşması oyunun tüm keyfini alıp götürmemiş. Kolaylığa rağmen keyif alıyorsunuz çünkü sürüsüne bereket farklı silah seçeneği var. Düşman çeşitliliği yerinde ve elinize geçen hemen her ekipmanın bir işlevi var. Bu da ortaya doğru bir taş – kağıt – makas dengesinin ortaya çıkmasını sağlıyor. Ayrıca yeni eklenen Combat & Weapon Abilities ise çeşitliliği bir hayli artırıyor. Tüm bunlara rağmen düşmanların eli armut toplamıyor; tek vuruşta indirme ihtimalleri bir hayli yüksek.
Yeni eklenen “Abilities”, savaşlarda çeşitliliği bir hayli arttırmış. Örnek vermek gerekirse düşman robotlarını hack’lemek, delip geçen bir atış yapmak, geniş alana salvo şeklinde ateş etmek, düşmanların moralini bozmak gibi çoğaltılabilir. Diğer yenilik ise Fallout’un V.A.T.S. sistemine benzeyen Strike Meter.
AĞLAMIYORUM! SİLAHLAR GÖZÜMÜ ALDI
Beni bilen bilir. Random loot olayından tiksinirim. Ekseriyetle ekipmanların oyun alanına özel olarak yerleştirilmesini tercih ederim.
Wasteland 3 için de random loot olayı var ama o kadar fazla özel ekipmana sahip ve bu özel ekipmanlar da öyle güzel oyun evrenine öyle dengeli yerleştirilmiş ki, oyunun harika RYO sistemine cuk oturmuş. Sürekli olarak benzer şeyler önünüze koyulmuyor. Özel eşyaların da belirli bir lokasyonu var. Yani keşif şart. Söylemeden de geçmeyeyim: Bir oyunda “çöp” denilen eşyalar için bile özenilir mi arkadaş? Mekana özel junk mı olur? Oturup tek tek incelerken buluyorsunuz kendiniz.
Başlarda derme çatma ekipmanlarınız olacak ama az biraz sabredin. Hem işlevsellik hem de görsellik olarak harika eşyalar bulacaksınız. Uzun zamandır bu kadar zengin bir içerikle karşılaşmadım. Öhm, bir de her bir tip silahın enerji bazlı mermi kullanan modeli de var.
Bitmedi. Weapon ve Armor Modding yeteneklerinizi kullanıp ekipmanlarınızı modifiye edebilir; mermi tipini değiştirebilirsiniz. Kesinlikle vakit ayırmanızı tavsiye ettiğim bir konu.
SON KARAR
Wasteland 3, serinin en AAA havası veren oyunu. Sunum, içerik, yazım kalitesi ve çeşitlilik açısından tarzını iyice oturtmuş; kendi evrenini daha fazla önemsenmesi gereken bir noktaya taşımış.
Küratör Sayfamız: Mundus Novus