Valheim Review (Elrodin)
"Çatıya baca koymadığı için dumandan ölüp ODIN'in yanında kabul göremeyenler ses verin.
Detaylı bir oyunu kısa bir şekilde nasıl anlatabilirim diye düşünüyorum. Çok fazla söylenecek söz var. Bakalım.
Öncelikle karşımızda sadece "craft yap, sonra herkesi döv" kafasında bir oyun yok. Aynı zamanda "Oyuncum bana 100 saat gömmüş, ben onun hayatını kolaylaştırayım" diye bir şey de yok. Acılar ve başarı öyküleriyle yaşayıp gittiğiniz bir oyun.
OYUNUN AKIŞI VE BİTİŞİ
Hayatta kalma ve craft bazlı oyunların pek bir konu ilerleyişi olmaz. Valheim'de işler böyle yürümüyor. Sizi baskılamayan ama göz ardı da edemeyeceğiniz güzel bir ilerleyiş mevcut. Valhalla'ya kabul edilmemiz için çeşitli bossları kesmemiz isteniyor. Tabi bu uzun süren bir maraton. Bunu başarabildiğimizde oyunumuzun senaryo kısmı da son buluyor.
CRAFT VE İLERLEYİŞ
Türünde farklılık yaratmamış. Çeşitli biomlar ve çağlar var (ova, çayır, kara orman vb.) (taş, bakır vb.). Her biom ve bosslar size yeni ürünler sunuyor. Bu ürünleri acımasızca topladıktan sonra zırh ve silahlarınızı yapıp geliştiriyorsunuz. Tabi bununla kalmıyor. İlk çağlarda küçük bir longhouse yeterken artık yavaş yavaş büyümeniz gerekiyor. Yavaş yavaş zırhlar, aletler, gemiler hatta hayvancılık ve çiftçiliğe doğru ilerliyorsunuz. NOT: Geliştirmeler üzerine bir teknoloji ağıcı yok. Daha çok keşif, bosslar ve biomlar üzerine açılarak devam ediyor.
OYNANIŞ
Muhteşem bir oynanışı yok. Basit ama eğlenceli, enerjiye dayalı bir savaş mekaniği var. Oyunun kralı ne derseniz, perfect parry dediğimiz tam zamanında bloklama. Bunu yapabildiğinizde çoğu şeyin üstesinden geliyorsunuz. Ya da elinize yay alıp kaça kaça ateş edebilirsiniz (kapalı alanda sıkıntı).
İLK BOSS GAZİ VE ARDINDAN GELEN KIRBAÇ
İlk saatlerinizde oyun ne kadar rahat, ne kadar kolaymış gibi hissettiriyor. Ancak bunlar sizi ele geçirebilmesi için bir tuzak. İlk silahlarınızı, yapılarınızı ve yemeklerinizi yapıp ilk boss ile karşılaşmaya gidiyorsunuz. Rahat bir savaştan sonra iyiymiş gibi diyip viking kanınızın kabardığını hissediyor ve bir sonraki bioma, yani kara ormana gidiyorsunuz. Acılı süreç yavaş yavaş kendini gösteriyor. Boz cüce olarak çevirisinin yapıldığı sinsi yaratıklar sizi darladıkça geriliyorsunuz, ama içinizden hala savaş çığlıkları yükselirken ağaçların arasından Odin çarpmış bir troll size doğru geliyor. Hayırlı olsun, ilk sinir kriziniz. Sonrası mı?
KARA ORMANIN KAHRAMANLARI
Trolleri kestiniz, hatta derisinden zırh yaptınız. Artık ortalıkla "Ben kralım" diye geziyorsunuz. Odin o sırada size gülüyor. Her bioma başlangıç için işkenceli bir süreç gerektiriyor. Sabırlı ve araştırmacı bir yapınız varsa sonunda oranın hakimi olduğunuzda aldığınız zevk bir ayrı. Ama her an ölebilirsiniz.
KÜÇÜK BİR TAVSİYE
Sabırlı ve yavaş oynayın. Hızlı ve saldırgan giderseniz, oyun sizi cezalandırıyor. En önemlisi de yemeklere mutlaka zaman ayırın. Oyunda en iyi setle bile tek yerken, en iyi yemeklerle çıplak bir kahraman olabilirsiniz.
GRAFİKLER
İlk çıktığı dönemden daha iyi, ama farklı. Her zaman farklı olmuştur. Detay olarak ne kadar kötü görünse de genel olarak baktığımızda muazzam bir renk ve uyum paleti var.
YAŞAYAN DOĞA
Anlatması zor gerçekten. Ormana güneşli bir şekilde girdiğinizde, burnunuzun ucunu bile göremeyecek şekilde sislerin içinde kalabiliyorsunuz. Rüzgarın yönüne göre ağaçların hatta bütün doğanın görsel olarak etkilendiğini görmek muazzam bir şey. Dalgalar, rüzgarlar, sisler muazzam.
DENİZCİLİK
Oyunda deniz ve denizcilik büyük önem taşıyor. Önemi de hiç azalmıyor, diyebilirim. Sadece önemi değil, doğanın bu kadar detaylı yaratılmasından dolayı. Denizde yakalanacağınız bir fırtına işleri berbat durumlara sürükleyebilir.
KÜÇÜK BİR HİKAYE
İki kişi bu maceraya atıldık. Bir gün okyanusu geçmek için gemiyi ve kendimizi yükledik. Çok sisli bir havada çıkmıştık. Başlarda okyanusa varana kadar nehir geçmemiz gerekiyordu, nehri geçerken öndeki arkadaşım kayaları ve onun gibi gemiyi kırabileceğimiz veya takılabileceğimiz şeylerden korunmak için gözlemcilik yapıyordu. Ben geminin en arkasındayım, o ise en önünde. Birbirimizi göremiyorduk. Neyse çıktık ve güzel güneşli bir okyanusa açıldık. Yolumuz rüzgar arkamızda olursa 10 dakika civarı sürecekti, ama karşımızdan esiyordu. Yavaş yavaş giderken önce yağmur çiselemeye başladı, ardından fırtına başladı. Gemi bir o yana bir bu yana yatıyordu. Bulunduğumuz gemi okyanus için ideal olmadığından işler kötüye gidiyordu. Zar zor çıktık, ama gemi parçalanmak üzereydi. Arkadaş gergin, olayın sonrasında 5 dakikalık afk oldu. Ben de yönümü karaya çevirmişken bir deniz canavarı arkamızda belirdi. Bir süre onu atlatmayı başarsam da karaya yaklaşınca rüzgar ters döndü ve tüm rüzgarımı kaybettim. Hazin son.
NEDEN ALMALI?
- Başı ve sonu olmasını seven ve bu yolculukta tamamen kendi kararları ile maceralar yaşamaktan hoşlanıyorsanız.
- Görsel ve yapısal şölen görmekten hoşlanıyorsanız. Teras yapıp çıkıp denize ve geminize karşı çayınızı yudumlamak ayrı bir olay.
- Zorlayıcı ama sonunda tatmin edici bir ilerleme mantığını seviyorsanız.
- Son olarak, uzun bir zaman ayırabilirseniz bu oyun tam sizlik.
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.
Diğer yazılarıma ulaşmak için
https://store.steampowered.com/curator/42717369-CANB/
Takip ederseniz mutlu olurum. Diğer oyunlarda görüşmek üzere.