Tyranny Review (GƆƆƉƔ)
Bugünün Masumları Yarının Zalimleri
Tüm insanlar zalimdir. Her insan dünyanın kendi isteklerine uygun olmasını ve ona hizmet etmesini ister. Egomuzun bir ürünü olan bu arzu, içimizde bir yerde kucaklanmayı, onu besleyip büyütmemizi ve gün yüzüne çıkarmamızı bekler. Elimize fırsat geçer ve istikrarsız bir ortam bulursak, biraz da bunu yapmaya muktedir isek, içimizdeki o Tyrant doğumunu gerçekleştirir
Hayatım boyunca içimdeki o zalimin hep farkındaydım. Onu anlamak ve üstesinden gelmek için elimden gelen her şeyi yaptım. Çünkü biliyordum ki, bir insanın kendisi için yapabileceği en büyük iyilik içindeki o zalimi yenmektir. İşte bu bilinç ve düşünce yapısında bir insan için.. Yani benim için.. Bu oyun eşsiz ve sıra dışı bir deneyim oldu
Tyranny, alışık olduğumuz crpg oyunlarından farklı bir yaklaşım sergileyerek, iyi yada kötü, bir kahraman mı yoksa zalim mi olma arasında maalesef bize bir seçim şansı sunmuyor, bizzat bir zalimin kendisi olma fırsatını sunuyor. Dolayısıyla verdiğiniz kararlar ya çok kütü veya az kötü, diğer bir deyişle kötünün iyisi olmak zorunda. Yani anlayacağınız bu oyunda iyilik yok arkadaşlar
Kyros isimli zalim bir hükümdar tüm dünyayı ele geçirmek üzere.. Kyros'a direnen son yer olan Tiers de fetih edilmenin eşiğinde.. Tam da bu aşamada oyun başlıyor ve bizde Kyros'un yüksek bir temsilcisi olarak bu fethi tamamlıyor ve Kyros'un tyrannical kanunlarını, adaletini ve düzenini bu topraklara kabul ettirmeye çalışıyoruz. Potansiyel ayaklanmaları acımasızca bastırıyor ve kendi içimizde çıkan çatışmaları çözmeye çalışıyoruz
Bir oyunda bile olsa bir zalimi oynamak ve zalimce kararlar vermek benim için çok zor oldu diyebilirim. Çünkü bu güne kadar crpg oyunlarında hiç bir zaman '' Evil '' bir karakteri canlandırmadım. Verdiğim kararlar da hep adil oldum ve iyilik peşinden koştum. Bundan dolayı oyunun ilk başlarında, bir kaç Asiyi Kazığa Geçirmek, Direnişçilerin Kafasını Vurdurmak gibi emirleri verirken içim cız ederken, daha sonraları bu cız hissinin yavaş yavaş yok olduğunu fark ettim
Hatta bir köyü, içinde yaşayan insanlarla birlikte Ateşe Vermek, tüm bir şehri yerle bir ederek toplu Katliamlar Gerçekleştirmek bile beni rahatsız etmemeye başladı. Bunu nasıl aştığıma gelince, sanırım bilinç altımda Kyros'un bana neyin doğru neyin yanlış olduğunu söyleyen yasasına, emirlerine güvendim ve onların doğru olduğunu kabul ettim ve onun kanunlarına harfi harfine uyarak bir oyunda yaptığım en korkunç eylemleri gerçekleştirdim ama ne de olsa bunları yaparken Kyros'un yasasını izlemiştim ve bunun bana vermiş olduğu rahatlığa sığınmıştım
Tıpkı 2.dünya savaşı sırasında Hitler'in subaylarının, askerlerinin Hitler'in kanunlarına, emirlerine, adaletine güvenerek ve doğru olduğunu kabul ederek yaptıkları katliamlar gibi. Hemen hemen 2.dünya savaşıyla ilgili tüm filmleri, belgeselleri izlemiş biri olarak hep merak etmişimdir
Nasıl oluyor da bir subay, general ya da her kimse, çocuk yaşlı demeden yüzlerce insanı bir gaz odasında öldürdükten sonra hiç bir şey olmamış gibi akşam ailesinin yanına gidip çocuklarını kucağına almasını ve onlara sevgi, şefkat göstermesini.. Yemeğini tüm iştahıyla rahat rahat yemesini, daha sonra geceleyin karısıyla sevişerek uykuya dalıp horul horul uyumasını.. İşte Tyranny oyunu kısmen de olsa bu merakımı giderdi diyebilirim
Hatta kendime şu soruyu da sordum. Acaba ben Hitler'in komutasında bir subay olarak o zamanlar yaşamış olsaydım aynı katliamları yapabilir miydim. Biliyor musunuz cevap ne oldu ! Kendimden emin ve net bir şekilde hayır kesinlikle yapmazdım diyemedim. Peki o zaman şimdi sıra sizde, bu soruyu siz kendinize sorsaydınız ne cevap verirdiniz çok merak ediyorum. Aslında o kadar da merak etmiyorum çünkü bir çoğunuzun ne dediğini duyar gibiyim. Direkt olarak.. '' Hayır kesinlikle ben yapmazdım ''
Şimdi alınmaca gücenmece yok arkadaşlar. Bence siz kendinizle yüzleşmekten korkuyorsunuz ya da kendinize karşı dürüst davranmıyorsunuz. Belki de içinizde ki zalimin farkında bile değilsiniz. Hatta bir adım ileri gidiyorum yaptığınız zalimliklerden bihaber yaşıyorsunuz. Şöyle ki..
Her haksızlık bir çeşit zalimliktir. Yalan ve insanları kandırmak, borç alıp borcuna sadık kalmamak zalimliktir. Metroda, otobüste yaşlı insanlar yer vermemek zalimliktir. İnsanları hor görmek ve aşağılamak, hayvanlara ve doğaya hoyrat davranmak zalimliktir vb.. Gördüğünüz gibi ne kadar zalim insanlarız değil mi ? Ama bunlar zalimlik değil ki günümüz dünyasında sıradan şeyler değil mi !
İlk bakışta bunlar micro zalimlikler gibi gelebilir ama micro'dan macro'ya eylemlere geçiş düşündüğünüz kadar zor bir şey olmayabilir. Felsefi ve daha geniş perspektiften düşündüğünüzde micro ve macro zalim eylemleri yapabilme arasında çokta fark olmadığını anlayacak ve aradaki tek farkın dönüp dolaşıp yazının ilk başında bahsettiğim şu cümleye bağlandığını fark edeceksiniz
'' Elimize fırsat geçer ve istikrarsız bir ortam bulursak, biraz da bunu yapmaya muktedir isek, içimizdeki o Tyrant doğumunu gerçekleştirir ''
Bu söylediklerimi pekiştirmesi açısından size bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Gerçi kitap sever arkadaşlar bu kitabı büyük ihtimal okumuştur. William Golding'ın Lord of the Flies kitabı..Kısaca ve yüzeysel olarak konusuna gelince
6-12 yaş arasındaki bir grup çocuk bir uçak kazası nedeniyle ıssız bir aday düşer. İlk başlarda kendi aralarında bir düzen kurarlar ve her kararı oy birliğiyle alırlar. Eş güdüm içerisinde hareket ederek ve iş bölümü yaparak hayatta kalmaya çalışırlar. Sonra içlerinde en güçlü olan çocuk kendisini başkan ilan eder. Bir kesim çocuk tarafından bu kabul görür ve birliktelikten ayrılarak ayrı bir grup oluştururlar ve kural dışı bir yaşam sürmeye başlarlar
Kural dışılık çocukları öylesine çeker ki sayıları giderek artar. Giderek güçlenen bu çete düzenin yerini alır, derken kurallar ve oylama ortadan kalkar tek bir çocuğun emirlerini yerine getirmeye başlarlar. Ve sonunda iş vahşete ve katliama dönüşür. Kitap, insanların içinde doğuştan bir zalimin olduğunu hatta çocuk bile olsa gerekli ortam, şartlar ve imkan oluştuğunda bunun açığa çıktığını vurgular. Bir nevi yazının başında söylemiş olduğum ''Tüm insanlar zalimdir '' sözünü destekler kitap
Neyse efendim umarım ne demek istediğimi düzgün cümleler içinde, doğru kelimeleri ve örnekleri kullanarak aktarabilmişimdir. Katılırsınız katılmazsınız, ne kadar doğrudur ne kadar yanlıştır önemli değil. Sadece oyunu oynarken kafamdan geçenleri ve bana düşündürdüğü şeyleri paylaşmak istedim
Son olarak Obsidan'a kocaman bir alkış. Fallout New Vegas, Kotor II, Pillars of Eternity biraz daha eskilere gidersek NWN 2 ve özellikle onun için çıkan Mask of the Betrayer eklenti paketi gibi muhteşem oyunlara imza atmış firmadan bir baş yapıt daha... Tyranyy, benim en sevdiğim oyunlar arasında ilk 5 girdi diyebilirim. Hatta en sevdiğim oyun Vampire Masquerade Bloodlines hemen ardından ikinci sıraya bile koyabilirim
Ama bu oyun maalesef herkese göre değil. Eğer binlerce saatinizi crpg oyunlarında geçirmiş veteran bir oyuncu değilseniz bu oyun size ağır kaçabilir. Bu oyun yerine daha action oriented crpg olan Divinity Original Sin, Baldur gate ve Wasteland serisi gibi oyunlara yönelebilirsiniz. Tyranny, dialogue heavy bir crpg oyunu ve yazım kalitesi de bir edebi esere eş değer diyebilirim. İleri derece bir ingilizce gerektirdiği gibi aynı zamanda yazım ve anlatım dili ağır bir romanı okur gibi dikkatli ve özenli bir okuma yapmanızı gerektiriyor
Yani nokta, virgül gibi işaretlerde gerekli olan es leri vermeli, ünlem, soru gibi işaretlere dikkat ederek sevinç, acı, korku, şaşma gibi duyguları yakalamanız lazım yoksa anlatı'nın tüm nüans'larını kaçırırsınız. Gelgeç ve üstünkörü okumalar yaparak bu oyunu oynarsanız pek bir şey anlamaz ve keyif de almazsınız
Bu oyun hakkında yazmak istediğim çok şey var ama Steam'ın incelemeler için koyduğu karakter limitine takılmak üzereyim, bu yüzden burada şak diye kesiyor okuyan herkese teşekkür ediyorum