The Outlast Trials Review (Lyndorën)
The Outlast Trials, serinin diğer oyunları gibi seni korkudan titretmeye devam ediyor ama bu sefer yalnız değilsin! Evet, arkadaşlarını alıp, karanlık ve korkutucu deneyimlere atılıyorsun. Ama bu sefer işin içinde bir de deneklik var! Bir grup tutsak olarak, çeşitli acımasız testlerden geçiyorsunuz ve her test, bir adım daha korkutucu hale geliyor. Bir yandan hayatta kalmaya çalışırken, bir yandan da “Nereye geldik biz?” diye düşünüyorsun. Korku, iş birliğiyle birleşince işin tadı bambaşka!
Bu oyunun en güzel yanı, tek başına değil, ekip olarak oynamanın hem zorlayıcı hem de eğlenceli olması. Gizlilik, dikkatli olma, ve yerinde durmama… sürekli hareket halindesin. Bu, klasik Outlast'ın korkusunu ve gerilimini yine sunuyor ama bu kez "ah, o kadar da kolay değil" diyorsun. Gerilim her köşe başında seni bekliyor ve bir anda ne olacağını asla bilemiyorsun. Hedefin sadece hayatta kalmak değil, aynı zamanda arkadaşlarınla birlikte çözümler üretmek ve bu manyak testlerin içinden sağ salim çıkmak. Takım çalışması ve gizlilik bir arada… her an bir çığlık atabilirsin!
Grafikler konusunda The Outlast Trials, tam anlamıyla bir psikolojik yıkım. O karanlık, pis ortamlar, gölgeler, korkutucu sesler… tam bir kabus gibi. Her köşede, her yerde bir şey varmış gibi hissediyorsun ve bu da seni gerçekten oyun dünyasına çekiyor. Gerilim, her zaman havada ama grafikleri o kadar detaylı ki, tüylerin diken diken olurken bir yandan da her şeyi görmek istiyorsun. Korkunun ve korkutucu ortamların görselliği müthiş, ama bir yandan da seni daha fazla sıkıştırıyor.