logo

izigame.me

It may take some time when the page for viewing is loaded for the first time...

izigame.me

cover-The Last of Us Part II

Wednesday, April 9, 2025 8:25:20 PM

The Last of Us Part II Review (SPOCK)

8/10
Oyunun bütün sunduğu içerikleri tükettim ve incelemeye gelecek olursak daha oyunun ilk dakikalarında tokadı yapıştırıyor insana. Bir önceki oyunun bıraktığı yıkımı daha sert bir hikâyeyle devam ediyoruz. Oyunun temelinde, intikamın nasıl bulaşıcı bir illet olduğunu, insanların içini nasıl çürüttüğünü izliyoruz. Bu bir “kötüler vs. iyiler” hikâyesi değil. Herkesin kendi içinde haklı olduğu, ama kimsenin kazanamadığı bir anlatı var ortada.

Ellie’nin öfkesini ve yavaş yavaş dönüşümünü görmek rahatsız edici ama bu bilinçli yapılmış. Oyuncuya sürekli sınırını zorlatan kararlar aldırılıyor. Hiçbir şey tam siyah ya da beyaz değil. Özellikle oyunun ortasındaki anlatım tercihi – karakter değişimiyle birlikte yaşanan olayları bir de karşı cepheden görmek – bir riskti ama bence tam isabet. Oyunun en çok tartışılan kısmı da burası zaten. Ama oturup düşündüğünde, hikâyenin tam olarak bu kırılma sayesinde güçlendiğini fark ediyorsun.

Mekanik tarafı da ilk oyunun üstüne fazlasıyla koymuş. Silah hissiyatı, gizlilik, yakın dövüş… Hepsi acayip rafine. Her karşılaşma, senaryoya hizmet eder gibi hissettiriyor. Yapay zekâ da önceki oyuna göre çok daha dinamik; düşmanlar birbirlerine sesleniyor, kaybolduğunda endişeleniyor. Köpeklerin eklenmesi, hele de onlarla ilgili kısımlar, insana vicdanını her bastığın tuşta tekrar tekrar sorgulatıyor.

Ama bu oyun herkese göre değil. Anlattığı hikâye kolay sindirilecek türden değil. Kimisi için fazla depresif, kimisi için fazlasıyla cesur. Ama ne olursa olsun, duygu olarak iz bırakıyor. Karakterleri sevmek ya da nefret etmek serbest; ama hikâyeye kayıtsız kalmak neredeyse imkânsız.

Sonuç olarak The Last of Us Part II, eğlence için değil, bir şey hissettirmek için yapılmış bir oyun. Ve bu açıdan bakıldığında, belki de neslin en cesur yapımlarından biri. Herkesin seveceği türden değil ama oyunların sınırlarını zorlayan, tartışmalar başlatan, uzun süre akıldan çıkmayan bir deneyim. Oyunu kapattıktan sonra bile insanı rahatsız etmeye devam ediyor, çünkü tam olarak derdi de bu zaten.

Kendimce artılar ve eksilere gelecek olursak eğer:
Artı Taraflar​
Hikâye cesur.
Bildiğimiz klasik “iyi çocuk, kötü adam” anlatısını yırtıp atıyor. Oynarken “ne yapıyorsunuz siz ya?” diye kalıyorsun. Rahat ettirmiyor, bilerek yaptıkları da bu zaten.
Duygusal yük ağır.
Herkesin bir derdi var, herkesin bir geçmişi var. Karakterler boş yere bir şey yapmıyor, her karar bir acının, bir travmanın sonucu gibi hissettiriyor.
Karakter gelişimi gerçekten sağlam.
Ellie’nin yaşadığı dönüşüm ayrı, Abby’nin gözünden bakmak ayrı bir delilik. İkisini de tanıyorsun, ikisini de anlamaya çalışıyorsun. Taraf tutmak zorlaşıyor.
Görsellik inanılmaz.
Yağmur damlası, yüz ifadeleri, karanlık köşeler… Her şey özenle yapılmış.
Atmosfer diken gibi.
Sürekli bir stres, bir tehdit havası var. Boş boş dolanmak yok bu oyunda, her köşe tehlike. Zaten nefes aldırmıyor.
Oynanış tatmin edici.
Gizlice ilerle, tuzak kur, çatışmaya gir, yakın dövüş… Ne istersen var. Mekanikler oturmuş, elin alışıyor ama hiçbir karşılaşma kolay değil.
Düşmanlar boş değil.
Düşmanlar birbirini çağırıyor, panikliyor, senin hareketlerine tepki veriyor. Hele o köpekler… Her karşılaşma ayrı gerilim.
Müzik ve sesler cuk oturuyor.
Santaolalla’nın o kırık melodileriyle içini deliyorlar zaten. Bir de ortam sesleri o kadar gerçek ki kulaklıkla oynuyorsan gerilmek garanti.

Eksi Taraflar​
Tempoda düşüş var.
Hikâye bazı yerlerde fazla uzatılmış gibi geliyor. Özellikle ortalarda “tamam artık, hadi” diyorsun. Temponun düşmesi duygusal yoğunluğu biraz baltalıyor.
Empati biraz dayatmalı.
Abby kısmı herkese hitap etmeyebilir. O kadar Ellie’ye bağlandıktan sonra bir anda geçiş yapmak ters geliyor. “Ben bu karakteri oynamak istemiyorum” diyebiliyorsun.
Bazı şeyler fazla göze sokuluyor.
Karakter çeşitliliği güzel, tamam, ama bazen çok “bak ne kadar kapsayıcıyız” diye bağırıyor gibi hissediliyor. Bu da hikâyeden koparan bir şey olabiliyor.