The Last of Us Part I Review (usbey)
Yıkılmış Bir Dünyada Umudu Aramak: The Last Of Us
The Last Of Us, gerek sinematik anlatımı gerekse oyuncuya sunduğu duygusal derinlikle, oyun dünyasında devrim yaratan yapımlardan biri. Naughty Dog’un bu başyapıtı, oyunculara kıyamet sonrası bir dünyada hayatta kalma mücadelesi verirken, insan doğasına dair zengin temalar sunuyor. Bu dünyaya adım attığımız andan itibaren her sahne, her diyalog bizi içine çekiyor ve unutulmaz bir deneyim sunuyor diyebilirim.
Hikayemiz kıyamet sonrası Amerika'da geçiyor. İnsanların büyük bir kısmı, bir mantar enfeksiyonu sonucu mutasyona uğrayarak zombivari yaratıklara dönüşmüş durumda. Kalan az sayıda insan ise hayatta kalmak için kendi ahlaki sınırlarını zorlamak zorunda kalıyor. Ana karakter Joel ise trajik bir geçmişe sahip. Joel'in hayatta kalma mücadelesi, güçlü hikayesi ve karmaşık karakter gelişimiyle etkileyici bir şekilde işlenmiş. Yol boyunca ona eşlik eden Ellie, oyun dünyasında görüp görebileceğimiz en iyi yazılmış çocuk karakterlerden biri. Ellie’nin yaşadıkları ve Joel ile olan ilişkisi, oyun boyunca bizi tek kelimeyle derinden etkiliyor.
Oyunun merkezinde, iki ana karakterin başından geçen dramatik olaylara odaklanıyoruz. Yolculuk boyunca, karakterler arasında gelişen bağın ve yaşanan olayların etkisi o kadar gerçekçi ki, bu dünyaya olan bağlılığımız artıyor. Ancak spoiler vermemek adına, belirli olayların detaylarına girmemeye özen göstermek istiyorum ancak şunu belirtmek gerekir ki, The Last Of Us’ın sunduğu hikaye anlatımı sadece oyun dünyasında değil, tüm eğlence sektöründe üst düzey bir standarda sahip.
Oynanış kısmında ise The Last Of Us, hayatta kalma öğelerini kusursuz bir şekilde birleştiriyor. Kaynaklar sınırlı, bu da bizi her mermiyi, her iyileştirici bandajı doğru bir şekilde kullanmaya zorluyor. Düşmanlarla karşılaştığımızda doğrudan çatışmaya girmek her zaman en iyi seçenek değil. Oyunda gizlilik, strateji ve çevresel avantajları kullanmak önemli bir yer tutuyor. Biz bu dünyada ilerledikçe, Joel ve Ellie’nin kaynak yönetimi yaparak her türlü duruma adapte olmaları gerekiyor.
Ellie’nin de çoğu zaman aktif bir rol oynadığı oyun mekanikleri, karakterlerin ilişkisinin sadece hikaye değil, oynanış üzerinden de gelişmesini sağlıyor. Hikaye boyunca pek çok kez Ellie'nin zeki hamleleri ve yardımları sayesinde zorlu durumların üstesinden gelebiliyorsunuz. Oyundaki dövüş sistemi oldukça tatmin edici, yakın dövüş silahlarından ateşli silahlara kadar çeşitli ekipmanlar kullanarak düşmanlarımızla karşı karşıya geliyoruz. Ancak bu çatışmalar her zaman yüksek tempolu değil, bazen sessizlik ve strateji her şeyden önemli hale geliyor.
Oyunun atmosferi ise gerilimi sürekli üst seviyede tutuyor. Bir köşeyi dönerken neyle karşılaşacağınızı bilmemek, her adımda bizi tetikte tutuyor. Özellikle karanlık ve terk edilmiş mekanlarda ilerlerken, ses tasarımı ve görsel detaylar gerilim hissini doruk noktaya çıkarıyor. Mantar enfeksiyonuna maruz kalmış yaratıklar olan Takırdayanlar ve dünyadaki diğer düşmanlar, her an dikkatli olmayı gerektiriyor.
Görsel açıdan, The Last Of Us adeta bir başyapıt. Karakter modellemeleri, çevresel detaylar ve özellikle ışıklandırma bu dünyayı çok daha gerçekçi hale getiriyor. Çürümeye yüz tutmuş şehirler, bitki örtüsüyle kaplanmış binalar ve harabe halindeki insan yerleşimleri dünya dışı bir estetik sunarken, oyunun Post-Apokaliptik atmosferine kusursuz bir şekilde hizmet ediyor.
Atmosferin gücü yalnızca görsellerden değil, aynı zamanda ses tasarımından da geliyor. Joel'in ayak seslerinden Ellie'nin fısıltılarına kadar her ses, oyunun içindeki gerilimi artırıyor. Oyun boyunca çalan müzikler ise oyuncuya duygu dolu anlar yaşatıyor. Oyun müziklerinin yapımcı olan Gustavo Santaolalla’nın besteleri, oyunun melankolik ve karanlık tonuyla mükemmel bir uyum içinde.
Yapımda sadece Joel ve Ellie değil, karşılaştığımız her karakter derinlemesine işlenmiş. Yolculuk boyunca tanıştığımız her karakterin kendi hikayesi ve motivasyonları var. Bu da dünyaya daha fazla bağlanmamızı sağlıyor. Oyunun duygusal derinliği, basit bir hayatta kalma hikayesinin çok ötesine geçiyor. Karakterlerin yaşadığı zor seçimler ve fedakarlıklar, bizi de sürekli ahlaki bir sorgulamanın içine çekiyor.
Oyundaki diyaloglar olay örgüsüne derinlik katarken, karakterlerin kişisel gelişimlerini ve aralarındaki bağı net bir şekilde hissettiriyor. Ellie ve Joel’in arasındaki bağın gelişimini izlemek, her sahnede duygusal bir yolculuğa çıkmamıza neden oluyor. Kimi zaman gülümseten kimi zaman ise iç burkan anlar, hikaye boyunca bizi bu dünyaya daha da yakınlaştırıyor.
Yavaştan sona gelirsek, The Last Of Us sadece bir oyun değil, aynı zamanda bir sanat eseri. Zengin hikaye anlatımı, gerçekçi oynanış mekanikleri ve detaylı atmosferi ile bizi etkisi altına alan bu yapım, modern oyun dünyasının en büyük başarılarından biri. Her adımda hissettiğimiz gerilim, karakterlerle kurduğumuz duygusal bağ ve kıyamet sonrası bir dünyada hayatta kalma mücadelesi, bu oyunu unutulmaz kılıyor. Eğer hâlâ deneyimlemediğiniz yapımlar arasındaysa, bir an önce kütüphanenize eklemenizi ve oynamanızı kesinlikle ama kesinlikle tavsiye ederim.
Daha fazla inceleme için küratör sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
https://steamcommunity.com/sharedfiles/filedetails/?id=3407361402