The Callisto Protocol Review (R A Y N O)
Arkadaşlar oyunun incelemesinden önce şunu bilmeniz gerekiyor. Callisto Protocol kendine has, özgün fikirler sonucu ortaya çıkan bir ürün değil. DEAD SPACE oyununun yapımcılarının aynı tema ve altyapıyı kullanarak sözüm ona ''DAHA FARKLI'' sunduğu bir oyun. Yani emeğe ve çalışanlara saygı duymak isterdim ancak karşımdaki oyun pazarlama stratejisiymiş gibi geliyor bana. Her konuda DEAD SPACE e çok benzeyip, ondan bu kadar kötü bu kadar vasat bir oyun ortaya çıkarmaları çok garip. İnceleme öncesi bunu bilmenizi isterim. Gelelim oyuna. Çıktığı dönem fps sorunu yüzünden büyük patlamış, ardından toparlanmış. Ben o dönemlerde oynamadım. Ancak şuan bitirmiş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki fps sorunu hala devam ediyor. Ortam değişince, ara sahne girince, kapılar açılıp kapanınca fps inip inip çıkıyor. Oyun sistemsel olarak sorunlu, bunu cebe koyup devam edelim. Grafikleri 2 farklı şekilde yorumlamak lazım. Karakter ve surat grafikleri mükemmel, konuşurlarken yaptıkları mimikler, ağız oynatmaları, kaşlar, gözler çok gerçekçi. Çevre için aynı şeyi diyemem. Çoğunlukla metal duvarlardan dar koridorlar arasında geçiyor oyun. Zemine ve duvarlara yapışan virüs damarları, yaratık yuvaları güzel gözükmüyor, o konuda grafikler daha eskide kalmış gibi. Bulamaç gibi gözüküyorlar. Gözünüz gönlünüz açılmıyor yani gezerken. Yaratıklarda buna değil, Bir garipler yani ne olduğu belli olmayan bir kaplama var üzerlerinde grafik anlamında. Ara sahneler hariç tabi. Onlar karakter modellemelerinden kurtarıyor kendini. Hikayeyle devam edip oynanış incelemesiyle bitiricem. Anlam arayarak başladığınız girişi var oyunun, her şey soru işaretleriyle başlıyor. Oyuncu olarak siz ilk 1 saat şunu diyorsunuz, '' Noluyo ya ? Bunlar kim ? Biz niye burdayız ? Lan ben kötü müyüm ? Hayda niye böyle oldu şimdi ? '' gibi gibi. Bu kötü bir durum değil ancak iyi kullanılırsa. Bana bu tarz hikayede keyif veren şudur. Açılış soru işaretleriyle başlar, siz oyunu oynadıkça o soru işaretlerinin hepsi teker teker anlam kazanmaya başlar. İşte Callisto'da böyle değil bu durum ve çok sıkıcı. Hikaye oyunun sonuna kadar soru işaretleriyle devam ediyor. 10-14 saatlik bir oyunun son saatlerine kadar amacınızdan ya da hikayeden elinizde bir done ya da sebep olmadan oynadığınızı düşünün. Benim ne merakım, ne hikayeyi takip edecek enerjim, ne de dinlediğimden aldığım bir keyif kaldı. Hepsi teker teker söndü. Ve işin en kötü tarafı da şu, oyun size hikayeyi tamamladığında her şeyin o kadar klişe, o kadar hollywoodvari olduğunu görüp '' Ulan 10 saattir gizem yaratıyorsunuz, yıllardır izlediğimiz oynadığımız oyunlardan 1 gram farkı yok'' diyorsunuz. İnsanoğlunun dünya dışı varlık bulup öldürdükten sonra incelemeye çalışıp uyuyan ırkı uyandırması, sonra her şeyi altüst etmesi sonucu oluşan kaos katliam temasına yıllardır bayılıyorlar amk. Bıktık lan artık bırakın şu temayı. Nerede düşük puanlı film dizi oyun varsa bu temadan çıkıyor (İstisnalar hariç hepsi için söylemiyorum). İşin özü hikaye kötü, direkt kötü yani. Karakterlere bağlılık falanda kurmuyorsunuz, çünkü hiçbir karaktere bağ kurmayı bırak adını soyadını falan saatler sonra öğreniyorsunuz amk, adını bilmediğim adamın neyine üzülecem neyine sevinecem. Gelelim son ve en elimizde kalan konusuna, OYNANIŞ. Uzun zamandır adamı bu kadar yoran, tüketen, nefret ettirecek seviyeye getiren savaş sistemi görmedim. Karakter çok hantal, yürümesi ayrı dert koşması ayrı dert. Dövüş sistemi çok yavan, sağa kay vur sola kay vurdan başka hiçbir şey yok. Aynı hareketler basit combolarla 10 saat boyunca savaşıyorsunuz. Yaratıkların nereden geleceğini bilmiyorsunuz, normalde temasında gerilim olan bir oyun için bunun güzel bir şey olduğunu söylemem lazım, ancak BOKTAN bir şey. Çünkü kamerayı arkanıza döndüremiyorsunuz agalar . Yani dönene kadar dakikalar geçiyor. Size örnekle anlatayım. Dümdüz karanlık bir koridorda yürüyorsunuz. Koridorun hem sağında hem solunda odalar var. Koridorun tam ortasına geldiğinizde kapılar bir anda açılıyor ve odalardan düşmanlar çıkıyor. Siz önünüzdeki 3 tane düşmanla uğraşırken arkadakilere '' GEL GEL GTÜM MÜSAİT VUR SEN'' demekten başka çareniz yok. Bu yüzden defalarca öldüm ve harbi alt f4 atıp oyunu silecek hararete ulaştığım dakikalar oldu. Bir de çok anlamsız gerilim varmış gibi oluşturulan bir atmosfer oyunda ya, böyle seslere falan kasmışlar, jumpscare var , karanlığın içinden üstünüze koşan yaratıklar falan, olmamış abi bir yerden sonra çok döngüye giriyor oyun. Sizin korkmanız için yapılan şeylere korkmadığınız zaman büyük tat kaçıyor. Zaten yakın dövüş keyifsiz, inatla ekranıma yaratığın suratını sokma artık tamam doydum ben buna korkunç değil. Abidik gubidik zorluğu var, sırf seriden oynanmasın, uzun sürsün diye kilit yerlerde önünüze pazar malı gibi 4-5 tane yaratığı bir koyuyor. Vur babam vur dakikalarca aynı hareketle adam dövüyorsunuz. Bir de saçma tarafı şu, siz bir düşmanla savaşırken, yani kamerayla ona kilitlenmişken, ortamda kaç tane olduğu önemsiz bütün yaratıklar sizin onunla olan dövüşünüzün bitmesini bekliyor ajksdskajldlkjsa. Kititlenmediğiniz yaratıklar vurmuyor size, sırtınızın dönük oldukları bazen sapıtıp vuruyor ölüyorsunuz. Oturtulamamış ve test edilmemiş bir sistem var anlayacağınız yakın dövüş konusunda. Nereden tutsan yarım yamalak elinizde kalıyor. Bende pek anlam veremedim. Peki silahlar nasıl. Tam anlamıyla ''MEH''. Ne iyi ne kötü, arada kalmış. Geliştirebiliyorsunuz silahlarınızı. Mermilerinizi dikkatli kullanmaya çalışıyorsunuz, sıkınca gelen parçalanma efektleri de güzel, o kadar aman aman bir şey beklemeyin yani. Kendini diğer oyunlardan ayıran bir silah sistemi yok, standart. Yaratık çeşitliliği yeterli ama yaratıkların özellikleri çok sıradan. O da garip bir tat bırakıyor. Farklı yaratıklar farklılıklarını hissettirmiyorlar size. Spoiler vermeden anlatmaya çalışayım, biri şişman, biri hızlı, biri kaslı. Herhalde anlarsınız. Yani çok daha garip özellikleri olan yaratıklar beklerdim, bunu düşünüp yapmanın çok zor olduğunu da düşünmüyorum. Boss savaşı oyunda var ama 1 tane boss var :asdojaskdsşalds. Bu durum oyunun finaline kadar 2-3 kere denk gelince sonuncuda gülmüştüm cidden. Çünkü final bossu hariç karşınıza aynı boss gelip duruyor. Komik, cidden komik. Ya 3 ya 4 kere boss savaşına çıkıyorsunuz, sonra finaldeki var. Yazamadın mı 2 tane farklı boss, koyamadın mı yani oyuna ? Bu kadar mı zordu ? Yoksa benim net şekilde emin olduğum düşünce olan ''FARKLI BOSSLA FALAN UĞRAŞMAYIN DAYAYIN AYNISI ZATEN OYNANIR'' özensizliği mi ? Kesinlikle öyle. ( HE BU ARADA FİNAL BOSSUDA BERBAT ONU DA SÖYLİM, KEYİF ALINACAK HİÇBİR OLAYI YOK). İşin özü benim için şöyle. Bu adamlar DEAD SPACE REMAKE ile kapışırız diye böyle bir yola girdiler. REMAKE çıkmadan biz çıkalım daha fazla satarız diye oyunu erkene çektiler. Ellerinde potansiyel varsa bile onu da bu acele yüzünden heba ettiler. Aslında bu düşünce değil bariz ortada yani. Oyunun ''Bak bunu iyi yapmışlar, sağlam olmuş'' dedirttiği hiçbir şey yok. Her şey yarım yamalak havada kalmış. Test edilmemiş, denenmemiş, izlenmemiş. Yemeğin tuzunu biberini atmadan tepsiye basmışsın, pişince tadına bakmadan servis etmişsin. Sonuç ? YAVAN GEÇEN 13 SAAT. Başına ilk oturduğumda çok hevesliydim. Bitmesine son 1 saat kala falan '' Yeter artık bitsin'' diyerek final yaptım. Buraya kadar okuduysanız saygılar.