Star Wars Jedi: Fallen Order Review (Daenis)
Jedi Fallen Order benim için, daha ilk saatinden itibaren eleştirel düşüncelerimin giderek büyümesi ve dolayısıyla oyundan aldığım keyfin de giderek azalması ile, çığ gibi bir tecrübeydi. Oyunu bitiremeden, ''belki daha sonra'' diyerek kapattım. Bunun tek sebebi kendisini sevmemem değil alsında. Yine de bitirebilirdim ama sürekli ve aşırı sık crash verdi. Oynatmadı neredeyse. İşin ilginç yanı başlarda böyle bir sıkıntı yoktu. Sonradan olmaya başladı.
Metroidvania Kanırtması
Daha önce de 1-2 saat kadar oynayıp saramayıp sıkılıp bırakmıştım. Bunun nedenini de pek anlamamıştım aslında. Bu sefer anladım. Oyunun ilk haritası hiç ilgi çekici değil bir kere. (Diğerlerinde de durum aynı.) Star Wars'ın jenerik yeşil gezegenlerinden birindeyiz, merak ettirmiyor kendisini hiç. Gezilecek görülecek geniş yerler de yok. Tersine neredeyse her noktası metroidvania engeli ile kaplı, daracık patikalardan oluşan oldukça keyifsiz bir harita. Bu sefer görmezden gelmeye çalışarak ilerledim oyunda. Ama bundan kurtuluş yok. Oyunun tamamını böyle tasarlamışlar.
Oyunda gidilebilecek farklı gezegenler var. Gezegen dediğime bakmayın, küçük ama büyük karma karışık labirent haritalar bunlar. Tamamen metroid ve Souls haritaları türünden, karma karışık haritalar. Aşırı zorlama olmuş ve oyuna da zerre yakışmamış. Sadece hikaye odaklı gidecekseniz sizi rahatsız etmeyebilir ama ben keşfede keşfede oynayacağım diyorsanız, çok daraltıcı hepsi.
Asıl sorun, haritaların içlerini de dolduramamışlar. Yani ekstra keşfedilebilirler, toplanabilirler veya açılacak güçler falan hiçbir şey yok. Toplanabilirlerin tamamı kozmetik ıvır zıvırdan ibaret. Bunların yanında can ve force'u arttırmanız için boncuklar da var ama yeterli bir sebep olamıyor onlar da. Keşfetmeye değecek hiçbir şey yok yani oyunda. Sebep olmadığı gibi, yol da işkence zaten. Ve fast travel da yok. Haritalar tek taraflı uzuyor. Yani gittikçe gidiyorsunuz ama gemiye dönmeniz gerekiyor oyunda ilerleyebilmek için. Kısa yollar falan var ama kesinlikle yeterli değil. Ne estetik, ne hikaye ne de oynanış açısından haritaların hiçbirisi keşfetme isteği uyandırmıyor insanda.
Tabii bir de oyunda ilerledikçe açtığımız yeni yetenekler var, malum geri dönüp gidemediğimiz yerlere gideceğiz falan. Aslında bunu hikayeye yedirmeye çalışıyorlar da. Uzun yıllardır saklanan ve dolayısıyla güçlerini kullanmayan bir Padawanız ve yavaş yavaş hatırlıyoruz güçleri. Ama oynanış açısından kötü olmuş işte. Basit bir eşyayı tutup çekme gücünü bile alabilmek için oyunda baya ilerlemek gerekiyor. Dövüşleri eğlenceli ve daha çekilir hale getirecek çoğu güç için oyunun %60ını falan tamamlamak gerekiyor en az. Çok geç açılıyor bence güzel yetenekler.
SOULSLIKE?
Değil, bence soulslike falan değil bu oyun. Aynı mekanikler olabilir içinde ama değil. Yani, aşurenin içinde nohut var diye aşureye ''humus benzeri'' demek gibi bir şey bu oyuna ''soulslike'' demek. Gerçekten öyle. Ki aşureye nohut yine az çok yakışır. Buna zerre yakışmamış bu mekanikler de. İşin combat kısmı yine çok sıkıntılı değil. Parry'e dayalı, basit ama gayet de çalışan bir mekanik uymuş Star Wars evrenine. Ama kalanı sorgulatıyor.
Kurulan bir evrenin belli kuralları olur. Ki evren de Star Wars, kurallar beli yani. Mesela neden meditasyon yapınca düşmanlar yeniden doğuyor? Bunun ne hikayede, ne evrende hiçbir karşılığı yok. Çünkü Soulslike paketi içinde bu da geliyor. E şart mı senin o paketi olduğu gibi alman oyun? Tabii ki kendisi de açıklamıyor bunu. Her oturduğunuzda meditasyona, ''düşmanlar yeniden canlandı haberin olsun'' diyor sadece. Mekaniklerin uyumluluğu açısından baktığımızda, düşmanların yeniden canlanması gerekiyor da aslında. Çünkü öldüğümüzde kastığımız yetenek puanları gidiyor. Malum Soulslike paketinin içinde o da var. Kaybettiğimiz puanları geri toplamamız lazım. Ama onların ölünce gitmesi de hiçbir anlam ifade etmiyor bence. Bir de böyle bir şey yapmak için önce combatı müthiş dizayn etmen lazım ki grind yapmaktan sıkılmayalım, tersine isteyelim yapmayı. Fakat combat da uzun ömürlü olmamış ki. Zaten abuk subuk böceklerle dövüşmekten de hiç keyif almadım ben, stormtrooperlar daha keyifliydi benim için mücadele etmesi. Ama onlar da fazla kolaydı çoğu zaman.
Soulslike diye geçinen pek çok oyun bunu yapıyor; düşmanlar size, sizin onlara kilitlenebildiğiniz gibi, kilitleniyor saldırırken. Bu da yaptıkları her saldırıları %100 isabetli hale getiriyor. Bir souls oyunu oynamışsanız bile bilirsiniz ki, illa dodge atmanız gerekmez onlarda. Düşmanın saldırdığı taraftan azıcık bile uzaklaşırsanız boşa çıkar saldırıları. Bunda öyle değil.. Eğer tıpkı parry gibi doğru zamanda dodge atmazsanız, düşmandan uzak olsanız bile size vurabiliyorlar çoğunlukla. Çünkü otomatik olarak size tutturmaya ayarlanmış düşmanların her saldırısı,scripted yani. Soulsların hiçbirisinde düşmanlar kitli değil bize. Sadece bulunduğumuz yöne doğru saldırıyorlar ve isabet ettirememeleri de çok olası. Bu dediğimi anlayabilmek için fazla oynamanıza da gerek yok. Daha ilk haritadaki dev kurbağayı gözlemlerseniz saldırılarını yaparken, göreceksiniz. Dodge'u da neredeyse bir QTE'ye çeviren bu şeyden hiç hoşlanmıyorum ben.
Bütün vahşi yaşamı katlettik?
Çok jenerik bir StarWars hikayesi işleniyor oyunda, kötü işleniyor hem de. Protagonist kötü güçlerin eline geçmemesi için bir cihazın peşinden koşar, kötü güçler de onun peşinden koşar. Bir ara yine klişe de olsa, ''kim kötü kim iyi'' gizemini yaratır gibi olup, hemen öldürdü onu da. Karakterler hatırlanabilir değil. Ünlü oyuncular canlandırmasa akılda kalacak tipler değil hiçbiri. Ayrıca yanımızdaki karakterlerin neredeyse bütün oyun gemiden dışarı ayağını atmamış olmaları da canımı sıktı. Aralarında hiçbir şey geçmeden, birlikte hiçbir şey yaşamadan yoktan var olan bir sempati var karakter ilişkilerinde. ''Görev bizi bir araya getirdi'' duygusunu da iyi işleyemiyor. Yutması zor geldi bana bunları.
Neyse, asıl değinmek istediğim; biz nasıl Jedi'yız abi? Oyun boyu bütün vahşi yaşamı katlettik. Baktığında hayvan onlar da, yaşam alanlarını işgal ettiğimiz için saldırıyorlar bize belki. Biz de hepsini kesip biçiyoruz. İşte harita ve bölüm tasarımları, hikayenin geçtiği yerler falan güzel yazılıp çizilmediği için, böyle sorgulatmalar yaşatıyor. Önümüze böcekler atmışlar oyun boyu. Zaten oynanış açısından bayık, hikayede de tutarsızlığa sebep oluyor. O kadar ki, böyle bir şey sorgulattı bana. Bana kalsa hiçbirisini öldürmeden koşardım çevrelerinden, çünkü bir Jedi'ım. Ama illa yapacaklar ya, koşturmuyorlar da. Zehir tükürüyorlar arkamızdan.
Sonlara doğru oyunun bölüm tasarımları o kadar salınmış ki, yan yana örümceklerle sümüklü boynuzlu böcekler takılıyor. Birbirlerine saldırdıkları yok, bir bize saldırıyorlar. Bana çok absürt geldi bu görüntü. İyice ''tamam şu an oyun oynuyorum'' kafasına girdim. 3 tane dev tarantula ile bir tane abuk subuk bir yaratık birlik olmuş üstüme yürüyorlar. Bilmiyorum, belki de bu noktaya kadar büyüyen çığ, artık önüne geleni almıştır içine seçim yapmadan. Ama kötü bölüm tasarımları olduğu bariz gibi geliyor yine de bana.
Star Wars külliyatının ortak özelliği, her hikayesinin sonunda ''ulan galiba Sithler haklı ha'' dedirtmeleri sanırım. Jedi Fallen Order da bu görevini yerine getiriyor başarıyla. :D
Pek çok zorlama mekaniği oyuna bantlayarak tutturabileceklerini sanmışlar. Olmamış. Haritalarda gezinmesi çok yorucu, sıkıcı. Dövüşler her şeye rağmen bir yere kadar akıyor ama bir yere kadar. Bölüm tasarımları, düşmanların konumlandırılması falan çok kötü. Oyun ilerledikçe ''gamey'' bir tecrübeye dönüşüyor. Yani illüzyon bozuluyor ve oyunun matematiğindeki sıkıntıları görmeye başlıyorsunuz. Hikayeden de düşünce oyunda tutunacak bir yer kalmıyor.
KOTORlar ve Old Republic hala daha iyi birer StarWars oyunları.