Sifu Review (QueensGambit#47)
Uzak doğu kültüründen haylice beslenmiş ve alt metin açısından oldukça zengin bir sunuma sahip bir oyun. Benimsediği felsefi bakış açısı, lineer oynanış düzeni dolayısıyla ikinci planda kalıyor. Ama böyle olmasının arkasındaki temel prensipleri anlamak hiç de zor değil. Bunu kavradığınız zaman bu söz konusu felsefe hakkında daha derin katmanlara yolculuk yapmak istiyorsunuz. Her ne kadar bana hitap etmese de oyunda bunun varlığı oldukça yoğun bir şekilde hissediliyor. Bu konuda özellikle "Müze/Museum" bölümündeki detaylara ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Ayrıca tekrar düşündüğümde felsefenin ve alt metnin daha şeffaf ve bir o kadar belirgin bir şekilde yedirilmesine olanak sağlayacak bir oynanış ve grafik tasarımı olabilir miydi, bence olamazdı. Oldukça yerinde bir tercih. Her ne kadar bu bir AAA kategorisinde bir oyun olmasa da bünyesinde barındırdığı elementler detaylara ne kadar önem verildiğinin emsali niteliğinde.
Oynanış olarak yukarıda da belirttiğim gibi oldukça çizgisel bir oynanış düzenine sahip bir oyunla karşı karşıyasınız. Toplamda 5 ayrı bölümden oluşuyor. Ve her bölümde farklı renk paletleri kullanılmış. Bunların her birinin Uzak Doğu felsefesinin temelinde bulunan 5 farklı elementi temsil ettiğini anlamak hiç de zor değil. Dövüş mekaniklerinde hareket çeşitliliği oldukça yeterli seviyede tutulmuş. Ne çok az ne de çok fazla. Şüphesiz burada da Batman Arkham serisinin endüstriye kazandırdığı dövüş mekaniklerine bir selam çakıldığı aşikar. Bu, sanıyorum çoğu oyuncuyu memnun edecektir. Öte yandan zorluk seviyesi arttıkça düşmanların hareket setlerinde daha fazla çeşitliliğin oluştuğunu gözlemlendiğiniz zaman sinir katsayınız da doğru orantılı olacak şekilde artıyor haliyle... Roguelite türlerinin klasikleşmiş kuralları gereği her bir düşmanın manevra kabiliyetini hafızanıza kazımanız oyunda ilerleme ve başarımların peşinden koşmak için hayati bir gereklilik diyebilirim. Sabır, pratik ve dikkat gerektiren özgün bir yapım. Özgünlüğünü ise sanat tasarımı ve oyunda karakter her öldüğünde arttırımlı olarak yeniden doğuşunda yaşlanarak oyuna devam etmesi ile perçinlemiş durumda.
Hikaye anlatımı da oyunun akışı gibi oldukça çizgisel ve bu anlatım klasik bir Uzak Doğu dövüş sanatları felsefesine vurgu yapıyor. Ama zaten hikayesi ile ön plana çıkarılmak istenen bir oyun olmadığı oldukça belli. Bu yüzden hikayeden dolayı bir tatminsizlik yaşanmasını pek olası görmüyorum.
Grafikler de sanat tasarımının direkt etkilediği parametrelerden bir tanesi. Bana 2000'li yıllarda PlayStation 2'de oynadığım Jackie Chan Adventures'ı anımsattı. Oradan da yola çıkarsak benim için bir başka mihenk taşı olan Ultimate Spider-Man ile bir benzerlik yakalıyorum. Tatlı, hoş ve kendini gereğinden fazla ciddiye almadan ayakları hala yere basacak şekilde, kâfi miktarda gerçekçiliğe sahip bir grafik tasarımına sahip bir oyun söz konusu.
Dövüş ve roguelite oyunlarının sıkı takipçileri için oldukça tatmin edici bir IP olacaktır. Bu türlere yabancı oyuncular için ise; türün diğer tüm örneklerinde olduğu gibi oldukça sabır, dikkat ve pratik gerektiren bir oyun. Çevrimiçi Call of Duty modlarından sonra sabrımı en çok zorlayan oyun olarak ikinci sırada listemde yerini aldı. Tabii bunu kazanmasındaki en büyük etken şüphesiz Arena modu ve bütün kreatif pislik ve zorlukların bulunduğu sayısız arena bölümü.
NOT: Matrix ve Kill Bill'i modernize edilmiş oyun mekanikleri ve grafikleri ile oyun dünyasında deneyimlemek istiyorsanız kaçırmamanız gereken bir IP ile karşı karşıyasınız. Bahse varım, bazıları sadece bu ikisi için bile bu oyunu almıştır ve oynamaya devam ediyordur.