Resident Evil Village Review (Kohaku)
Resident Evil Village, 7. oyunun üç yıl sonrasında geçiyor. Ethan Winters eşi Mia'yı kurtarmış ve nur topu gibi bir çocukları olmuş. Nur topu derken harbiden de nurtopu gibi. Bebeği kucağımıza aldığımız kısacık anda bile yanaklarını mıncırasım geldi. Capcom tüm karakterlerde olduğu gibi bebeğin tasarımında da çok güzel bir işe imza atmış. Bu güzel bebeğe sahip olan karı koca arasındaki ufak pürüzlere rağmen her şey güllük gülüstanlık giderken Chris Redfield olaya el atıyor ve ufak bir baskın sonucunda fragmanlarda da gördüğümüz gibi Mia'nın kafasına sıkıyor. Gözümüzün kararması ve Chris'in bebeğimizi alıp gidişiyle birlikte kendimizi oyuna da ismini veren köyün tam ortasında buluyoruz. Bundan sornra yapmamız gereken ise bebeğimiz Rose'u bulmak ve Chris'in derdini anlamak..
Resident Evil Village'ın tema olarak hem Resident Evil 7 hem de 4. oyundan izler taşıyacağını biliyorduk. Oyunu oynadıkça bu izlerin daha da belirginleşmeye başladığını görüyorsunuz. Ama iş sadece bu iki oyun ile kalmamış. 7. oyunda kamera ve oynanış dinamikleri konusunda köklü bir değişikliğe giden Capcom, bu düzeni yeni oyunda da devam ettirdiği gibi oyunu farklı atmosferlere sokmayı da başarmış. 4. oyunda olduğu gibi köy atmosferine girsek de oyunun bütünlüğüne baktığımızda her bölgenin aslında kendi içerisinde farklı izler taşıdığını görüyorsunuz.
Köy kısmı direkt olarak Resident Evil 4'ü andırıyor. Dimitrescu Kalesi ise seriden sık sık aşina olduğumuz Karakol, Malikane gibi bir işleyişe sahip. Bu kısımlarda işte kilitli olan kapıları açmaya çalışıyor ve bazı ufak bulmacalar ile sıkıştığınız bu yerden aslında kaçmaya çalışıyorsunuz. Bulmacalar eski oyunlarda olduğu gibi detaylı değil ve çok kolay çözülebiliyor. Tüm bu dinamikleri bir kenara bırakıp Donna Beneviento'nun ufak malikanesine gittiğimizde ise oyunun çehresi inanılmaz derecede değişiyor.
Tamam oyunun ilk dakikalarında da birazdan da bahsedeceğim korku öğeleri ile karşılaşıyorduk ama Beneviento'nun evi bu konuda zirve yapıyor diyebilirim. Oyun bir anda P.T. benzeri bir atmosfere bürünüyor ve sırtınızdan soğuk terler aktığını hissediyorsunuz. Benim için büyük bir sürpriz olan bu kısmın oyundaki en sevdiğim ve korktuğum yer olduğunu da belirtmek istiyorum.
Resident Evil Village başta da belirttiğim gibi hikaye olarak çok farklı noktalara bağlanıyor. Bu durum birçok hayranın canını sıkabilir çünkü seri için biraz farklı bir bağlama olmuş diyebilirim. Serinin gidişatına da muhtemelen büyük ölçüde etki edeceğini söyleyebiliriz. Oyun Chris Redfield, Ethan Winters gibi karakterlerde gerekli derinliği ve karmaşıklığı sunmayı başarıyor. Ethan'ın hala canavar gördüğünde şaşırmasına siz de şaşırsanız da bir süre sonra bu acemiliği görmemeye çalışıyorsunuz. Bu iki karakter arasındaki ilişki, genel merak unsuru oyunda güzel bir şekilde işlenmiş. Tıpkı Resident Evil 7'de olduğu gibi olayların nedenini merak ediyorsunuz ve bu durum sizi oyuna fazlasıyla bağlamayı başarıyor.
Artılar:
Gizemli ve başarılı bir hikaye sunumu.
Başarılı bir ana karakter.
Akıcı bir oynanış sistemi.
Mükemmel grafikler ve atmosfer.
Tüccar sisteminin geri gelmesi.
Oldukça estetik sinematik sahneler.
Eksiler:
Boss savaşlarının mekaniksel olarak yetersiz olması.
Kötü karakterlerin yeterince detaylı işlenememesi.
Bulmacaların yeterince ilgi çekici ve detaylı olmaması.
Oyun yine de kendisini çok güzel oynatıyor. Pişman olmayacaksınız.