Middle-earth: Shadow of War Review (Crawls’R)
Bir "Seni yeneceğim İstanbul! Aman Mordor!" hikayesi...
Nereden başlasam bilemiyorum sevgili Oyungezerler, ama ilk olarak hangi uyarııyı yapmam gerektiğini biliyorum: Shadow of War'u alternatif bir Yüzüklerin Efendisi hikayesiymiş gibi değerlendirin! Özellikle oyunla film üçlemesi arasında organik bağ kurmaya çalışırsanız oyundan alacağınız keyif bir hayli azalacaktır. Yok efendim neden Shelob seksi bir kadın, Galadriel'in suikastçisi ne alakaymış, Balrog ne arıyor orada, niye yeni Güç Yüzüğü var demek yerine oyunun hikayesini alternatif bir gerçeklik gibi kabul edin.
Serinin ikinci oyunu, Shadow of Mordor'un kaldığı yerden devam ediyor. Talion ve Celebrimbor, Sauron'un kirli ruhunun değmediği bir Güç Yüzüğü dövüyorlar ve bu yüzüğün gücüyle Karanlık Lord'a meydan okuyorlar. Koskoca Sauron'un bu meydan okumayı boş geçmesi mümkün değil, hele ki Mordor'un içerisinde, kendi ülkesinde... Daha olayların başında Nazgûl'e karşı savaşırken buluyoruz kendimizi, durum o kadar ciddi. Hikaye dallanıp budaklandıkça bazı tanıdık yüzler ve düşmanlar karşımıza çıkıyor. Pek tabii bir sürü yeni karakter de maceramıza dahil oluyor.
Shadow of War pek çok konuda cesur davranmış ve bu cesaret de kesinlikle takdiri hak ediyor. Ork Kabileleri olsun, Ork'ların amaçlarını ve karakterlerini belli etmesi olsun bunlar güzel şeyler ve oyuna hem renk hem de derinlik katıyorlar. Oyunun benzersiz Nemesis Sistemi ile birleşince de normalde adını bile hatırlayamayacağımız Ork'lar önemli düşmanlar olarak karşımıza çıkıyorlar. Kabile mantığı da başarıyla işlenmiş ve aynı kabileden Efsanevi Ork keserek "Efsanevi Set" dizmek bile keyifli açıkçası. Bu karakteristik özellikler sayesinde hakimiyetimize aldığımız Orklar bizimle bir gönül bağı oluşturabiliyor ya da bize kin duyup, ihanet edebiliyorlar. Mordor'un hiçbir zaman güvenli bir yer olmayacağını aldığımız her nefeste hissediyoruz. Hatta oyuna eklenen yeni ork rütbesi "Overlord" -ki kendisi en rütbeli Ork oluyor- bile bize ihanet edebiliyor. Bölgedeki sağ kolumuz olması gereken Ork bile bunu yapıyorsa siz düşünün artık.
Shadow of War, teknik açıdan ve oynanış olarak atası Shadow of Mordor'u her konuda kesinlikle sollamış durumda. İlk oyuna oranla tırmanabileceğimiz çok daha fazla dikey yapı var buna uygun olarak yeni güçler elde ediyoruz. Minas Ithil'de gezerken ya da Seregost'u baştan sona dolaşırken bu yeteneklerle aksama yaşamadan, akıcı ve hızlı bir şekilde seyahat edebiliyoruz. Çoğu zaman Carragor'a binmeye gerek bile kalmıyor. Dövüş sistemi de yeni Wraith yetenekleriyle canavar gibi olmuş. Hele ki Olog-hai kesmenin tadı anlatılamaz, yaşanır. Keza düşman çeşitliliği ve birlikte yaptıkları saldırı kombinasyonları da daha çeşitli artık. Zaman zaman karşınıza takım halinde çalışan Ork Kaptanları çıkabiliyor. Shadow of Mordor'da dövüş bir noktadan sonra ezbere bağlıyordu, ancak yaklaşık 40 saatin ardından Shadow of War'da hala bu dövüşte kesin bu olur diyemiyorum. Bir de ortalıkta bir sürü Ork Kaptanı olunca ve her birinin yeteneğini takip edemediğinizden savaşlar bir anda aleyhinize dönebiliyor. En güzeli de Ork Kaptanları ve daha üst rütbedeki Ork'ların dövüş stilimize alışıp bazı yeteneklerimize adapte olabilmeleri. Bu da savaşları daha zor bir hale getiriyor.
Oyunun arayüzüne de değinmeden edemeyeceğim. Bir iki minik sıkıntı dışında kusursuz olmuş. Aklıma gelen sadece iki küçük problem var. Bunlardan biri bölgedeki orduyu görmek için bir tuşa basılı tutmak zorunda olmak, diğeriyse çevrimiçi marketin genelde çok yavaş olması. Bu arada oyuna gerçek para harcamadım, bu markette Mirian'da kullanabiliyoruz. Hatta çevrimiçi görevler yaparak veya kalemizi başarıyla savunarak altın da kasabiliyoruz.
Mordor'un çorak ve karanlık olmadan önceki hallerini görmek de hoşuma gidiyor. Özellikle Nurnen bölgesi ve Orman Ruhu görevleri bu konuda oyuncuyu doyuruyor. Yine soğuk ve karlı Seregost da çeşitlilik sunuyor. Tabii Barad-Dur'a yaklaştıkça atmosfer daha karanlık ve alevli bir hale geliyor.
Ormanın ruhu Carnan Orta Dünya'nın bağrından çıkmış gibi ve Balrog hikayesinde önemli bir rol oynuyor. Bu noktada oyunun beni en çok üzdüğü şey de Balrog ile yaptığımız savaşlar oldu. Oyunda bazı Ork'lar ile yaptığımız düellolar ve savaşlar o kadar epik, o kadar iyi ki Balrog savaşı olmamış diyorsunuz. Doğru zamanda doğru tuşa bas, takip et, zayıf yerinden vur... Bu formül artık sıktı sanki ve Balrog kesinlikle daha destansı bir dövüşü hak ediyordu. Balrog görevleri hikaye ve hazırlanış olarak iyi olsa da savaşın sıkıcı olması sebebiyle benim nazarımda oyunun belki de en büyük eksisiydi.
Bununla birlikte Balrog'u hayata döndüren, Necromancer bir Ork arkadaş var. Kendisinin adı da Zog ve oyundaki en tatmin edici boss dövüşü muhtemelen onunla yaptığımız. Yani Monolith, destansı bir dövüş yapamıyor da değilsin ki? Oyunun başındaki Nazgûl savaşı veya Gul'dan özentisi Zog ile yaptığım savaşlarda terledim.
KISACASI BU OYUNU OYNAYIN OYNATIN ŞİDDETLE TAVSİYE EDİYORUM!!!!!!