Metro Exodus: Enhanced Edition Review (Jun Lectus)
Metro serisinin arşa çıktığı, zincirlerini kırdığı kendini yenilediği bir oyun olmuş. Muhteşemdi, harika bir deneyimdi
Diğer oyunları 2 kez bitirmiş biri olarak. İlk iki oyunu toplayıp 5 ile çarpın yine bu oyunun verdiği zevki veremez. İlk oyunlar kendi çıktıkları dönemde bile çok sönük ve çok yetersizdi. Fakat bu sefer sağlam bir şekilde hazırlanmışlar.
Ben sürekli ilk oyunlarla karşılaştıracağım çünkü ilk oyunlar yüzünden bu oyunu oynamayan çok insan var. Hatta benim de bu kadar geç oynama sebebim bu, ilk oyunlar öyle ahım şahım bir oyun değildi. Fakat bu oyun o kadar güzel olmuş ki sırf bunu daha iyi deneyimleyip zevk almak için ilk 2 oyunu tekrar bitirip buna öyle başladım. Çok da yerinde bir karar olmuş, hikaye aşırı bağlantılı olduğu için gerçekten aldığınız zevki çok arttırıyor.
Teknik olarak oyun ilk çıktığında problemli çıkmıştı ama şu anki haliyle gayet stabil gayet iyi bir optimizasyona sahip. O yüzden o mevzudan da korkmanıza gerek yok artık.
Önceki oyunlardaki grafik vs görsellik o yıllarda bile çok kötü sayılabilecekken bu oyunda çıktığı yıla göre iyi sayılabilecek bir durumda. Günümüzde de normal bir seviyede. Dolayısıyla çevreyi, karakterleri, silahları vs daha iyi modelledikleri için atmosfere daha iyi kapılıyorsunuz. Hatta atmosfer sizi baya baya içine çekiyor.
Yeni bir mekanik öyle çok fazla yok, eski oyunlardakine bağlı kalmışlar. Genelde aynı tarzda aynı şeyleri yapıyorsunuz, bu biraz can sıktı açıkçası oynanış namına yeni hiçbir şey görmedim desem yeridir.
İlk iki oyun metronun tam içinde geçtiğinden yüzeye çıkıldığında da koştur koştur geri girilmeye çalıştığından oyunların %80'i kapalı alanda geçiriliyordu. Bu hem oyuncuyu yoran hem de sıkan bir durum haline geliyordu, her yer birbirine benziyor hep aynı şeyleri görüyormuş hissi oluşuyordu. Ancak bu oyunda bölüm bölüm açık dünyamsı alanlar mevcut ve her bölüm farklı bir temada. Birisi kar temasında, birisi çöl temasında, birisi orman, birisi aşırı radyasyonlu. Dolayısıyla mekan sizi tam sıkmaya başladığında oyun kendini yeniliyor. O yüzden ilk metro oyunlarını 2 haftada bitirirken bu birkaç günde bitti. Tam sıktığında sizi geri bağlıyor.
Üstelik işlenen konu ilk metro oyunlarına nazaran çok çok daha ilgi çekici ve maceracı. İlk oyunlarda bütün mevzu kara derililer üzerindeydi aslında ama onu da merkeze koymayıp alman-rus savaşı da var diyordu. Asıl hikaye ortada kalıyordu, hele ilk oyunda sadece kara derililer vardı mevzu olarak. İkinci de de araya alman-rus savaşı da koyalım da aynı olmasın gibi bir şey oldu.
Bu oyunda işlenen hikaye ise aslında bir yolculuk hikayesine dönüşmüş durumda, ilk iki oyunda olmayan karakter çeşitliliği az olduğundan ve oynanış da kısa sürdüğünden kimseye bağlanamıyorsunuz. Karakterlerle iletişiminizi kuvvetlendiremiyorsunuz, Artyom zaten konuşmayan bir karakter. Dolayısıyla karakterleri benimsemekte çok zorlanıyordunuz. Ancak bunda belirli bir ekibimiz olduğundan ve bu ekiple de bir hayli vakit geçirdiğimizden karakterlere karşı bir tanışıklık bir bağ oluyor.
Her bölüm de aslında farklı bir amaç olduğundan, farklı bir çevre, farklı insanlar, farklı hikayeler olduğundan sürekli bir merak ve şaşkınlık içerisindesiniz. Hikaye sizi kendinden hiç kopartmıyor, bir de karakterler kendi arasında da etkileşime geçiyor. Geçen oyunlarda karakterler sadece sizinle konuşur sadece sizinle gelişim sağlardı. Kendi aralarında bir gelişme olmadığı için yaşayan dünya hissini alamazdınız. Bu oyunda herkes herkesle iletişimde olduğu için sizin dışınızda bu dünyanın döndüğü hissine kapılıyorsunuz o yüzden.
Sizi bıraktığı açık dünyamsı yerlerde de harita dolu dolu, ve hep farklı insanlarla karşılaşıyorsunuz. Kimisi dışlanmış bir adam, kimisi intikam peşinde, kimisi özgürlük peşinde. Kimisi elektrik kullanmak günah diyor, kimisi öğretmen adı verdiği şeye tapıyor. Herkes bambaşka kafalarda ve bu insanların size yaklaşımları da farklı oluyor.
Herkesin bol bol repliği var ve bol bol iletişim kuracağınız zeminler hazırlanıyor. Dolayısıyla oyunda yalnız hissetmiyorsunuz, %50 tek başınıza %50 bir karakterle beraber görevleri yapıyorsunuz. Yani oyun ne sizi komple yalnız başınıza bırakıp hikayeden kopartıyor, ne de sürekli bir karakter peşinize takılıp sizi sıkıyor. Dengesi iyi ayarlanmış.
Canavar çeşitliliği de maalesef aynı kalmış desem yeridir. Hep aynı şeyler, sadece modellemeleri değişiyor. Boss diyebileceğimiz canavarlar bile aynı, hatta birebir aynı bazıları. Bir yenilik getirmemişler o konuda.
Bir de anlamadığım kısım ilk iki oyunda bu denli kara derililer olayını işleyip bu oyunda sanki hiçbiri yaşanmamış gibi davranmaları can sıktı. Bırakın göstermeyi mevzu bahsi bile olmadı, yani ilk oyunlarda yaşanan şeyler biraz yokmuş gibiydi. Hani karakterler ve mekan da komple farklı olsa kendi başına bağlantısız bir oyun olacak neredeyse. Ayrıca madem dünya savaşı bitti bu moskovadaki almanlar ne ayak? Ya da savaş hala devam ediyor, 6000km yol yaptık bir tane alman görmedik. Hatta dünya savaşına dair hiçbir şey görmedik, herkes kendi çapında hayatta kalan basit insanlar. Dolayısıyla bu marjinal geçişte hikayenin altını dolduramamışlar.
DLC'leri de bitirdikten sonra ekleme yapmak istedim. Çünkü DLC'ler en az ana hikaye kadar zevk verdi diyebilirim, abartı olmaz. Artyom'un hikayesinin yanında hiç de sönük kalmamışlar iki DLC'de muhteşemdi asla zaman kaybı vs değil. Sorunları var elbet ama genele baktığında kesinlikle oynanması gereken DLC'ler ikisi de çok çok iyiydi. 7 saate yakın bir oynanış sunuyor ikisi, ve dolu dolu geçiyor.
Sonuç olarak kesinlikle deneyim edilmesi gereken ağızda güzel bir tat bırakan bir oyun olmuş. Tavsiye ederim 7.2/10