Metal Gear Solid V: The Phantom Pain Review (Raiden)
Oyunlar sanat mıdır? hmm... (şap) çok direk bi giriş oldu. (şap) Şöyle yapalım o zaman : Tüm oyunlar sanat mıdır? Aradaki teknoloji farkını hesaba katmadan karşılaştırdığımızda, pong ile heavy raini aynı kefeye mi koyularak değerlendirmemiz gerekir yani? Oyun dizaynı denen şeyin sanat olduğu konusunda en ufak bir şüphem yok ama tüm oyunlar gerçekten sanat eseri olarak değerlendirilebilir mi, bu sorunun cevabı bende yok malesef. Journey ile Rocket League'den hangisinin daha sanat eseri olduğunu anlayabilmek için ciddi bir araştırmaya girişip sanat kelimesinin kökenine inmek lazım. Ve hayır korkmayın öyle bişiy yapmicam. (hı) Daha sığ bi açıdan bakıcam olaya. Hem Journey hem Rocket League oldukça güzel oyunlar. ikside hayatın yükünü omuzlarınızdan alıp eğlenceli bikaç saat geçirmenizi sağlıyolar. Ama yaşattıkları deneyimler açısından iki oyunun hiç ama hiç bi alakası yok. ''Sanatmış - Diğilmiş'' tartışmasına hiç girmeden oyunları iki türe ayırıyorum ben : ''Mezeler'' ve ''Ana Yemek'' olarak. Peki bunlar nedir? Mezeler üzerine fazla kafa yormadan tamamen eğlence amaçlı oynadığım oyunlardır. Bu oyunlar yıllar sonra bile olsa geri dönüp rahatlıkla oynayabildiğim ve sıkılmadığım oyunlardır. Doyurucu diğillerdir. O yüzden asla ''tatmin olma'' hissiyatı yaratmazlar. Sadece ana yemek gelene kadarki boşluğu doldurmak için ''ağız tatlandırıcı'' olarak kullanılırlar. Bu mezeleri Tetris gibi skor odaklı oyunlar, ''online multiplayer'' odaklı oyunlar ve evinizde yan yana oturarak oynadığınız dövüş, araba yarışı ''ve benzeri'' gibi oyunlar olarak düşünebilirsiniz. Her fırsatta multiplayer oyunları almayı çok tercih etmediğimi söylerim mesela ben ama bu demek diğil ki oynamaktan hoşlanmıyorum.
Güncel örnekler vermek gerekirse nerdeyse tamamen multiplayer odaklı bi oyun olan ''splatoona'' (HÆ) ve ''mmo fps'' olan destinynin de pvpsine uzun saatler dökmüş bir insanım ben. Bu oyunlar bana her ne kadar güzel saatler geçirse de, er ya da geç ismi ''tatminsizlik'' olan bi duvara tosluyorum. Bunun sebebi, o oyunların bi sonu olmaması. Ömürbillah aynı şeyi yapmaya devam etmeniz. Evet, ''mezeler''. Arkadaşlarla bi yandan muhabbet ederken yenildiğinde ortamınıza renk katabiliyolar ama asla doyumu sağlamıyolar. Ve benim için doyumu sağlayabilecek oyunlara ana yemek diyorum işte. Veya diyodum. Son dönem ana yemekler de giderek daha az doyurucu olmaya başladılar. Neyse o konuya gelicez. Önce ana yemeğin benim için hangi tanıma geldiğinden bahsediyim. Basitçe anlatmak gerekirse, ''başı'', ''ortası'' ve ''sonu'' olan tüm ''singleplayer'' deneyimleri benim için ana yemek oluyolar. Oynanış, yemeğin kendisi iken, seneryo ve atmosfer gibi öğeler ise baharat ve soslar diyebiliriz. Belli bi yaşa kadar ana yemek ve meze arasında pek bi ayrım yapmadım açıkçası. Oynadığım tüm oyunlar benim için mezeden ibaretti. Açar ilk bikaç bölümünü oynar kapatırdım. Herhangi bi oyunu bitirmek çooook uzak ve ulaşılamaz bi hedef gibi görünürdü. Amaç da hiçbi zaman bitirmek olmazdı zaten, amaç güzel zaman geçirmek olurdu. Bu durum ''çakma'' Famicom ile başlayıp ''Sega Genesis'' ile ilerleyip Playstation 1'e kadar devam etti. Playstation 1'de ise JPRG'lerle tanışınca durum değişti. O günden itibaren hiçbi oyuna aynı gözle bakmadım.
(t) Oyunlar basit zaman öldürme araçları olarak değil, aynı filmler ve kitaplar gibi ''anlatmaya'' çalıştığı bir hikayesi ve ''aktarmaya'' çalıştığı mesajı olan medya öğeleri haline geldi benim için. Ancak günümüze baktığımızda artık ana yemek ve mezelerin birbirinden ayırd etmenin ''giderek'' zorlaştığını fark ediyorum. Örneğin eskiden sadece ''var olsun'' diye konulan ve bir iki paragraf yazı ile anlatılan ''Mortal Kombat'' seneryoları evrim geçirerek başlı başına bi mod haline geldiler. Bu ''meze olarak gördüğüm Mortal Kombat'ı bi anda ana yemeğe terfi ettirdi. Aynı şekilde eskiden ''single player'' odaklı bi oyun olan Call of Duty günümüzde nerdeyse tamamen ''Multiplayer'' yönünü öne çıkarmaya çalıştığından, gözümde giderek daha fazla meze konumuna inmeye başladı. Düşünsenize, Call of Duty : Black Ops 3'ün Playstation 3 ve XBOX 360 sürümlerinde singleplayer modu bile olmayacakmış, tamamen multiplayer yani. Bi de Bunların ortası var tabii ki. Oyunculara ''ikisini birden'' dengeli olarak sunan oyunlar. GTA gibi. GTA isteyene seneryo, isteyene ''sadece'' saatlerce sürecek ''hiç bitmeyen eğlenceli açık dünya deneyimi'' sunabilen bi oyun. GTA ana yemek ve mezenin mükemmel melezi diyebiliriz.
''İki türlü'' oynamak isteyen insanı da sunabileceği çok kaliteli içerikleri var ama maalesef her oyun gta kadar başarılı harmanlayamıyor bu öğeleri. Yakın zamandan örnek vermemiz gerekirse, Far Cry 4 ve Shadow of Mordor ''bu konuda'' başarısız oyunlar diyebiliriz. Far Cry 4'ün açık dünyası ''harika ve canlıydı'' ama seneryosu nerdeyse ''yok'' denecek seviyedeydi. Shadow of Mordor'un açık dünyası ''donuk'' ve bomboş olmasına rağmen nemesis sistemi sizi ''bi şekilde'' açık dünyaya keşfetmeyi itmeyi başarıyodu ama yine seneryo departmanından sınıfta kalıyodu oyun. Peki bütün ''bunların'' Metal Gear Solid ile alakası ne? Neden bu kadar uzun uzadıya kendimce isimlendirdiğim meze ve ana yemek tipi oyunları arasındaki farkı anlatmaya çalıştım acaba? Çünkü bu oyun, yani bu güne kadar tamamen seneryosuyla ön plana çıkmış olan ''koskoca'' metal gear solid, bi ''meze'' olmaya çalışıyo.