Loop Hero Review (Faearctica)
Bildiğin her şey, anıların dahil, bir anda bir hiçliğe dönüşse ne yapardın? Köyün, içindeki dükkanlar, evler ve insanlar? İşte Loop Hero’nun şahsen ustaca şekilde oluşturulduğunu düşündüğüm ana teması böyle bir hikaye üzerinden yürüyor. Açıkçası oyunun sundukları beni o kadar çekti ki hangi yönlerden başlamak gerek bilmiyorum, ama başlayacağız artık. Çokk heyecanlıyımm!! (lütfen konudan sapmayayım bu kez…)
Hikaye:
Önden de belirttiğim gibi kahramanın öyküsü bir hiçlik ile başlıyor. Anılar, ormanlar, evler, gökyüzü…Her şey bir güç tarafından parça parça hiçliğe karıştırılıyor ve etrafta kimse yok. Kahraman harita üzerinde bir döngü halinde ilerliyor ve topladıkları ile parçaları yerine koymaya çalışıyor. Ama bunun da bir sonu var ve alabildiğini alarak geri gitmeye karar verdiğinde o da bunu anlıyor. Döndüğü hiçlik parçasında onu bekleyenler olduğunu görüyor, onun gibi insanlar. Bunun üzerine kahraman hiçlikte bile korunabilecek bir kamp inşa ediyor ve anılarını da toplayarak döngüye katılmaya devam ediyor. Her macerası sıfırdan bir inşaya dayanıyor ama en azından kampında onu bekleyenler yok olmuyor. Ölüm bile yeni diyaloglar açıyor, yeni karakterleri çekiyor. Kamptaki aşçı bazen yemek tarifi bile veriyor (kremalı kaşarlı fırında patates). Bu rahatlatıcı olmalı. Kısacası hikaye, diyaloglar ve buradan ortaya çıkan şeyler çok iyi yazılmış ve oldukça detaylı.
Oynanış:
Oyun kısa tarifiyle kart bazlı bir rogue-like. İçine şehir inşası dinamikleri ve strateji de serpiştirilmiş. Looplarda keşfe çıktığında haritan bazı slimelar dışında boş oluyor fakat onları kestikçe yeni kartlar, silahlar, zırhlar ve kampını geliştirmek için çeşitli materyaller elde ediyorsun. Kartlar vampir köşkü, orman, çayır, köy, örümcek yuvası, sokak lambası vb. yapılar olarak geliyor ve sen özelliklerine göre bunları haritana yerleştirerek daha güçlü zırh, silah ve materyallere ulaşabiliyorsun. Bunu yaptıkça daha da gelişiyorsun ve loop seviyen artıyor.
Haritanda kamp karesine geldiğinde hiç eşya kaybetmeden dönüş yapabiliyorsun, ama bunun haricinde bir yerde dönmek istersen veya ölürsen yalnızca belli bir kısmını kurtarabiliyorsun. Unutma, burada önemli olan ölmemek değil, olabildiğince çok kazançla ölmek -veya sıfır kayıpla geri çekilmek- olmalı. Hiçbir şey son sayılmaz.
Dönüşte elindeki materyallerle yeni yapılar inşa edebiliyor ve geliştirebiliyorsun. Bu yeni kartlar, özellikler, anılar, karakterler ve karakter diyalogları açıyor. Kendi geçmişine bile ışık tutabiliyorsun ve looplara daha güçlü başlıyorsun. Çok da detaya inmeyeyim şimdi ama genel olarak böyle.
Sanat Tasarımı:
Aslında buraya gelmek için bekliyordum!! Bu oyunun renk paleti ve piksel sanat tasarımı onu mükemmel yapıyor diyebilirim, hatta dikkatimi çeken ilk şey bu oldu. Oyunu keşfetmeden önce -ve hala Twitter kullanmaya katlanabiliyorken- Dmitry Deceiver’ın piksel çizimlerini takip ediyordum. Piksel olmasına rağmen detaylar, renkler ve temalarla kendi tarzını yansıtabilmesi çok ilgi çekiciydi, özellikle manzara çizimlerinde. Oyunu görünce de renkler ve tarzdan direkt olarak “burada Deceiver kokusu var” demiştim ve öyle olduğunu da öğrendim. Zaten pikseller ve minyatür dizaynlarla kafayı kırmış biri olarak minicik karelerde detaylı köşk, köy ve evlerin olması acayip hoşuma gitti. Karakter tasarımlarının da baya ilgi çekici olduğunu düşündüm. Çok iyi…
Son!!
Bu incelemeden kopamadım, sanki daha söylenecek çok şey var ama oyunun amacının da belirttiği gibi, kendin keşfetmelisin.
Kötülük de doğal döngünün bir parçası. Amacın normal olanı geri döndürmekse, onları yeniden gördüğüne de mutlu olmalı mısın acaba?
Belki sadece kremalı patatesin keyfini çıkarmalı ve bu işi başkasına bırakmalısın. Hiçliğe?
Bu fiyakalı laflardan sonra birkaç tüyo da ben verip artık bitireyim:
- Başlangıçta “kaçınma” özelliğine ağırlık ver.
- Kampının etrafını bulabildiklerinle -özellikle ormanlarla- çevrele.
- Yaratıkları güzelce dağıtmaya çalış ve fazla toplanmamalarına dikkat et.
- Fazla yaratık ve savaş sahası olan yerlere sokak lambalarını ekle.
İyi oyunlar! ♥