Lies of P Review (Redemption)
Lies of P
Lies of P, oynadığım en iyi hikâyeye sahip soulslike oyunlardan biri. Çünkü klasik FromSoftware oyunlarının hikâyesini tam olarak anlayabilmek için en az 3-4 kere bitirmeniz gerekir ya da YouTube’dan video izleyerek anlamaya çalışırsınız. FromSoftware oyunları karanlık fanteziyi çok iyi işler, ama hikâyeyi hep arka planda tutar.
Gelin size biraz genel konseptinden bahsedeyim.
Oyunda biz, Pinokyo adında bir kuklayı kontrol ediyoruz. Ama bu, bildiğimiz masal kahramanından oldukça farklı. Gepetto tarafından yaratılmış, mekanik ama içinde bir şeyler uyanmakta olan bir varlık. Gözlerini açtığında, kendini Krat adında, zamanında oldukça gelişmiş ama artık çürümeye yüz tutmuş bir şehirde buluyor.
Oyun üç farklı sona sahip:
-İnsan olmayı seçmek (yalanlarla insanlığı kazanmak),
-Kukla olarak kalmak (gerçeğe sadık kalarak kimliğini korumak),
-Gizli son (özellikle Pinokyo’nun insanlığı aşan bir kaderiyle ilgili).
Ben üç sonu da yapmadım, sadece "insan olma" ile ilgili olanı gördüm.
Bu arada Lies of P, klasik Pinokyo masalını alıp onu karanlık, kasvetli ve mekanik bir dünyada yeniden anlatıyor. Ama bu, çocukluğumuzda okuduğumuz ya da dinlediğimiz o sevimli hikâyelerden değil. Bu, yalanlarla örülmüş, insan olmanın ne demek olduğunu sorgulatan bir yolculuk.
Mesela oyunda Hotel Krat'ta, Gepetto’nun odasında bizim bir tablomuz var. Aslında o tabloyu oyunun 5. bölümünde, (sanırım) belediye binasında buluyoruz. Oyunu ben Türkçe yama ile oynadım, o yüzden bölge ismini yanlış söylediysem kusura bakmayın. Neyse, o tabloyu Gepetto’nun odasına asıyorlar ve oyunda yalan diyaloglarını seçtiğimizde o tablodaki burnumuz uzuyor — tıpkı masaldaki gibi.
https://steamcommunity.com/sharedfiles/filedetails/?id=3475399482
Neyse, şimdi biraz da oyunun oynanışına geçelim.
Soulslike türünü sevenler için tanıdık ama aynı zamanda taze bir deneyim sunuyor. Oyunun temel oynanışı, FromSoftware oyunlarını (Dark Souls, Bloodborne) anımsatıyor. Aslında oyunda 12-13 tane ana boss var. Bu arada ben Bloodborne'u oynamadım, sadece herkesin dediğine göre yorumluyorum. PlayStation’da Dark Souls 3'ü bitirmiştim, ama diğerlerini de yakın zamanda oynamayı düşünüyorum tabii ki.
Oyunda her boss birbirinden farklı. Beni en çok zorlayan üç boss vardı, ikisi oyun sonundaydı. Onun dışında oyun cidden kolay.
Dövüş sistemi sert, tok ve tatmin edici. Her saldırının, her savunmanın bir ağırlığı var. Özellikle silah sisteminden bahsetmeden geçemem. Çünkü oyunda silahların kabzası ve bıçağını ayrı ayrı kombinleyebiliyorsunuz. İstersen ağır bir baltanın başını hafif bir sapla birleştirip dengeli bir silah yaratabiliyorsun. Bu sistem dövüş tarzını kişiselleştirmeni sağlıyor.
Bir de “Legion Arm” denilen mekanik kol sistemi var. Bu kol, farklı yeteneklerle donatılabiliyor: Alev püskürten versiyonu var, kanca atıp düşmanı kendine çeken var, hatta kalkan gibi kullanılanı bile. Oyuna çeşitlilik katan güzel bir detay. 6-7 çeşit kol vardı, ben genelde kalkanlı olanı kullandım ve onu geliştirdim.
Oyunda düşman çeşitliliği çok fazla değil. Var ama bazı türlerin sadece farklı varyantlarını görüyorsunuz. Bazıları ciddi anlamda sinir bozucu olabiliyor. Boss çeşitliliği ise gayet iyi. Oyunun bir son bölümü vardı ki hem zordu hem de biraz uzundu. Açıkçası o kısmın gereksiz zor yapıldığını ve biraz saçma olduğunu düşünüyorum.
Atmosfer tasarımı kesinlikle başarılı. Krat şehri, gotik ve endüstriyel havasıyla insanı içine çekiyor. Harita yapısı keşfetmeye teşvik ediyor. Gizli yollar, kısa yollar, loot’lar derken kendinizi kaybediyorsunuz ve zaman su gibi akıp geçiyor. Oyunda ilerledikçe “Stargazer” denilen noktalarla, tıpkı bonfire mantığında, dinlenebiliyor ve yeteneklerinizi geliştirebiliyorsunuz.
https://steamcommunity.com/sharedfiles/filedetails/?id=3474630730
İnceleme bu kadardı.
-Oyuna puanım: 10/8