Kingdoms and Castles Review (Brk)
Uzun zaman önce bulduğu topraklarda şehir kurup, komşu diyarlara korku salmak isteyen biri varmış. Elindeki imkanlar ve manipülasyon yeteneğiyle 1-2 kişiyi ikna edip araziye kurulmaya başlamış. İlk olarak işçilerine kendi kalacağı yeri yani sarayı yaptırtmaya başlamış. O diyardan geçen bazı memleketsiz insanlar bu denli bir yapının yapılışını görüp hayran kalmışlar ve 3-5 kişi onlara katılmaya başlamış. Sarayın yapımı bittikten sonra şehirde yaşayan halkın da barınması gerektiği fikrine varmış kral. Bu hem kendi küçük topluluğu hem de dışarıdan onları gören diğer insanların onlara katılmasını sağlaması için makul bir fikirmiş. İlk başlarda çevreden ağaçları kırarak başlamışlar işe. Kral sarayında oturup evlerin konumlarını ve şeklini ayarlıyormuş. Sadece barınma değil beslenme ihtiyaçlarınında karşılanması gerekiyormuş. Bunun yanı sıra çeşitli taş ocakları kurup taş çıkarmaya da başlanması gerekiyormuş. Günler günleri kovalamış ve sonunda bu ihtiyaçları karşılayacak yerler yapılmış. Oradan geçen insanlar bu şehirleşmeyi görüp onlara katılıyormuş. Böylelikle nüfus gün geçtikçe artıyormuş. Halk bir süre sonra sürekli çalışmaktan sıkılmış ve eğlenmek istemiş. Bunun üzerine krala bir ricada bulunmuşlar ve kral bu ricayı değerlendirip şehir merkezine meyhaneler ve çeşitli eğlence ve sohbet alanları yaptırmış. Kral zevkine çok düşkünmüş ve parayı harcamayı seviyormuş. Özellikle süs yapmayı kendine adeta hobi edinmiş derken.......Bir gerilim müziği yankılanmış şehirde. İnsanlar etraflarına bakmışlar ve yaptıkları işleri bırakmışlar ve olan olmuş.. Gökyüzünde kırmızı ve kocaman bir yaratık belirmiş. Bir EJDERHA. Kral bugüne kadar hep süslerle ve boş vakit harcayarak geçirmiş zamanını (Üstelik strateji oyun geçmişi de yokmuş). Şehirde ne bir asker ne de bir okcu varmış. Acımasız ejderha şehire ateş topları fırlatmış ve evleri yakmış. Masum insanlar bir oraya bir buraya kaçarak canlarını kurtarmaya çalışmışlar. Ejderha bir süre tepede dolaştıktan sonra gitmiş ve arkasında bir yıkım bırakmış. Kralın acilen durum değerlendirmesi yapması gerekiyormuş. İlk başlarda hasar gören evleri onarma kararı almış fakat odun yokmuş. Bütün halka haber salmış ve herkese yaptıkları işleri bırakıp odun toplamaya gitmelerinin zorunda olduğunu söylemiş. Halk ejderha saldırısından sonra ölüleri gömüp yaslarını tutmuşlar ve kralın emrini yerine getirmek için yola çıkmışlar. Önlerinde büyüüük bir orman varmış. Gruplar halinde ormana girmeye başlamışlar ama o da ne kurt ini hemde 2 tane. Kurtlar kuduz gibi ağızlarından salyalar akarak halka saldırmışlar. Bir kaçını öldürmüşler ama kalan insanlar kendi canlarını kurtarmayı başarmışlar. Bunun üzerine kral odun toplama görevini acil bir şekilde iptal etmiş. Getirilen odunlar evlerin hepsini tamir etmeye yetmiyormuş ve bunun yanı sıra para sıkıntısıda başlamış. Kral evler yerine meyhaneleri onarmış ve evleri ağır hasarlı olarak işaretlemiş böylelikle en azından insanlar biraz sosyalleşip ejderha saldırısını unutabilecekmiş. Para sıkıntısı gün geçtikce artmaya başlamış ve şehirde hala asker yokmuş. Halk 2. bir ejderha saldırısına karşı krallarının onları koruyacaklarını düşünmemeye başlamışlar. Bunun üzerine kral yaşanan para sıkıntısı yüzünden vergiyi %20den %60a çekmek zorunda kalmış. Halk vergiden hiç memnun değilmiş. Kralın bu zamana kadar sadece kendi keyfi için yaptıklarının sonuçlarını ödemek istemiyorlarmış ama ellerinden de bir şey gelmiyormuş. Kral bu sefer parayı asker için harcamaya kararlıymış ve ilk eğitim bölgesini açmış. Şehirde halen daha ejderhanın açtığı hasarlar olduğu için ciddi bir yiyecek sorunuda varmış. Bu yüzden asker olarak yalnızca 8 kişiyi alabilmiş. Diğer insanlar tarım ve hayvancılık yapmak zorundaymış çünkü depoda doğru düzgün yemek bile yokmuş. Bunun üzerine halk %60 verginin bindirdiği yükle beraber işe koyulmuş. Canla başla çalışıp akşam eve gidiyorlarmış. Günler böyle geçerken artık halk huzursuzlanmaya başlamış çünkü sadece karın tokluğuna çalıştıklarını fark etmişler. Öte yandan alınan vergi paraları ile kral sadece 8 tane asker eğitmiş. Halk artık isyan edecek seviyeye gelmiş ve kitleler halinde köyden ayrılmaya başlamışlar derken bir gerilim müziği daha yankılanmış köyde... Bütün insanlar meydana toplanmış ve çaresizce gökyüzüne bakmışlar. Üstelik onları ne koruyan bir okcu kulesi ne de ejderhayı savuşturmak için bir mancınıkları varmış. Bu bekleyişin ardından gökyüzünde hiç bir hareketlenme olmamış. Halk ejderha gelmiyor diye düşünüp tam rahatlarken bir gemi görmüşler karada. Vikingler, barbar, acımasız ve vahşi varlıklar. Halk bu manzara karşısında dehşete kapılmış ve ilk öncelik çocuklar olmak üzere saklanmak için yer aramaya başlamışlar. Sehir birden karışmış herkes bir o yana bir bu yana koşuşturuyormuş. Birden 8 tane asker belirmiş meydanda. 8 savaşçı, koruyucu ve belki de kahraman. Sayıca az olmalarına karşın hiç korkuları yokmuş. Sessiz, korkusuz, güçlü ve en önemlisi halkına bağlı askerler. Adeta tek yumruk olmuş meydanda toplanmışlar. Az önce yüksek vergi oranından yakınmıyormuş ve şehiri terk etmeyeceklermişcesine sevinmiş halk. Onlarda birlik olmuşlar ve kendi yaşadıkları ve geliştirdikleri şehir için dua etmeye başlamışlar. Vikingler, acımasız katiller hızla şehire doğru gelmeye başlamışlar. İlk önce şehrin girişine yakın bir yerde olan balıkçıyı hiç acımadan katletmişler. Ardından şehire girmek için yol almaya başlamışlar. 8 asker bir anda karşılarında belirmiş katillerin. Önce birbirlerine bakmış askerler ve kafalarıyla onaylamışlar. Ya şimdi, ya asla! Tek bir kılıç gibi vikinglerin üzerilerine koşmuşlar. Kan, her tarafı kırmızıya boyamış adeta. Ve 8 kafa düşmüş yere.. Vikingleri, kana susamış katilleri durduramamış 8 asker. O andan sonra vikingler şehire girmiş. Çoluk çocuk demeden herkesi katletmeye başlamışlar. Sıra krala gelmiş. Sarayın içine girmeye başlamışlar. Kral, odasındaki pencereden bu vahşet dolu anlara şahit olmuş. Artık her şeyin bittiğini düşünmüş derken bam diye bir ses duymuş. Kral, hüzünlü ve kederli bir şekilde tacını kafasından çıkarmış ve uzun uzun düşünmeye başlamış. Ve tekrar BAM! BAM! BAM! 'Aç şu odanın kapısını' diye bağırıyormuş vikingler. Bir daha vurmuşlar ve içeriden herhangi bir yanıt alamamışlar. Bunun üzerine kapıyı kırmışlar ve kralın cansız bedenini koltuğuna oturur bir vaziyette bulmuşlar... O günden sonra o topraklara bir daha huzur gelmemiş. Karanlık, vahşet ve kötülük sonsuza kadar hüküm sürmüş.