Kingdom Come: Deliverance Review (Kerem)
HİKAYE
Sıradan bir demircinin sıradan bir oğlu olarak oyuna başlıyoruz.
Sabah kahvaltımızı yapıyoruz, babamızın istediği şeyleri yapıyoruz, arkadaşlarla kralı aşağılayan adamın yeni boyanmış beyaz evinin duvarlarına b*k atıyoruz.
Kavga ediyoruz, akşam olunca handa takılıyoruz, kız arkadaşımızla takılıyoruz.
Her şey normal, sıradan bir insan yaşamı.
Babamız Sir Radzig Kobyla için bir kılıç sözü vermiştir ve son aşamalarını tamamlamak için Henry'den yani bizden yardım ister. Henry de yardım eder ve kılıcı bitirirler.
Kobyla kılıcı almak için geldiğinde önce bir test eder, sonra Henry'nin de kılıç işlerine meraklı olduğunu fark eder ve denemek isteyip istemediğini sorar.
Henry önce çekinse de ardından dener ama başarısız olur.
Kobyla gider ve kılıcın son 1-2 ayrıntısını tamamlamak üzere işe koyuluruz ancak uzaktan bir ses duyulur.
O yöne bakınca görürüz ki kocaman bir ordu köyümüze saldırıyor.
Herkes panikle kaleye doğru kaçmaya başlar ancak Henry'nin annesi kaleye biraz uzaktır ve babası da ona yardım etmek için o yöne doğru koşar.
Babası annesine yetiştiğinde birkaç düşman askeri öldürür ama en sonununda atlı bir kel babasını öldürür, ardından annesini de diğer çok fazla kılıç darbesiyle öldürür.
Bunların hepsi de Henry'nin gözünün önünde yaşanır, Henry de kaleye doğru kaçmaya çalışır ancak yetişemez ve kalenin yanındaki patikadan at ile Talmberg'e kaçar.
Hikaye böyle başlıyor bence etkileyici bir başlangıçtı.
Hikaye anlatımı da oyun boyunca gayet başarılıydı.
Hatta ara sahneler bağımsız bir geliştiriciye göre çok iyi hazırlanmış.
Genel olarak bu kısımdan memnun olarak ayrıldım oyunun başından ama oyunun sonu sanki yarım kalmış gibi hissettim.
Oyun bir RPG oyunu aynı zamanda ve bu kısımlar da iyi yapılmış.
Görevin gidişatına istediğimiz gibi yön verebiliyoruz.
Henry'nin kişiliği de iyi aktarılmış. Hep ''iyi hristiyan'' kafasında ilerliyor. Bu ilerleyiş diyaloglarda sık sık karşımıza çıkıyor.
OYNANIŞ
Dediğim gibi biz sıradan bir demircinin sıradan bir oğluyuz.
Orta çağ temalı bir oyun ama fantezili değil. Yani sihirli, büyülü şeyler yok.
Tamamen gerçekçilik esas alınmış.
Oyun zor bunu baştan söyleyeyim.
Teke-tek savaşlar bile dakikalarınızı alabiliyor.
Hamle zamanlamasını, savunma anını iyi hesaplamak gerekiyor.
Hele bir değil de iki düşman gelirse daha da zorlayıcı oluyor. Ordu halinde savaştığımız yerler de oluyor, buralar daha basit çünkü bu bölümlerde de yapay zeka sapıtıyor.
Genel olarak oyundaki yapay zeka çok kötü değil ama ordu halinde savaştığımız bölümlerde çok kötü.
Okçuluk da yapabiliyoruz ama nişangah yok ve okçuluğa ilk başladığımız zamanlarda Henry'nin eli çok titriyor ve dayanıklılığı hızlı azalıyor. Bu da hem nişan almayı daha da zorlaştırıyor hem de nişan alma süresini kısaltıyor.
Vuruş hissi iyiydi ama, kılıçla kılıç veya kılıç zırhla çarpıştığında çıkan kıvılcımlar da o hissi kuvvetlendirdi.
Teçhizat sağlığına dikkat etmemiz gerekiyor, Henry'nin temizliğine dikkat etmemiz gerekiyor.
Açlığımıza, uyku düzenimize dikkat etmemiz gerekiyor.
Eğer Henry yeteri kadar uyumazsa, yolda giderken gözleri kapanabiliyor.
Uzun süre yemek yemezse düşüp bayılabiliyor.
Temiz olmazsa konuşmasına yansıyor.
Ayrıca yiyecekler zamanla çürüyor, çürük bir şey yerse de iyi etkilemiyor.
Ancak bir yetenek Henry'nin çürük yemek yemesini sağlıyor.
Oyunu sadece uyuyarak yada görevleri yaptıkça kaydedebiliyoruz bir de ''Kayıt İksiri'' var.
Bunu içerek kaydedebiliyoruz. Bu iksirleri tüccarlardan alabiliyoruz ama ucuz değiller.
Bu sistem bence çok saçma, istediğimiz zaman istediğimiz yerde kaydedebilmemiz lazım.
Envanterin de bir ağırlık kapasitesi var eğer bunu aşarsanız hızlı koşamazsınız ve zıplayamazsınız.
Sarhoş da olabiliyorsunuz. Normal olarak başınız dönüyor.
Bir de at var. Kontrolleri genel olarak rahat ama bazen çalılara takılıyor ve çok sinir bozuyor.
Ayrıca atın da kendi depolama alanı var, buraya sizin üstünüzdeki fazlalıkları atabilirsiniz.
Ata zırh, nal, gözlük vb. şeyler de takabilirsiniz.
At üstünden de savaşabilirsiniz ve okçuluk yapabilirsiniz.
Ufak çaplı bir suç işlediğinizde; izinsiz yerlere girmek, kavga çıkarmak, hırsızlık yapmak gibi para cezası yiyorsunuz eğer paranız yoksa hapse gidiyorsunuz, tabi eğer konuşma yeteneklerinizi kullanıp muhafızı kandırırsanız hiçbir şey olmuyor.
Ancak cinayet gibi büyük bir suç işleyip yakalanırsanız doğruca hapse giriyorsunuz.
Son olarak açık dünyadan bahsedeyim. Büyük bir haritası var, ve bence dünya yaşadığını hissetiriyor.
Sabahları insanların kalkıp elini yüzünü yıkaması, kendi aralarında sohbetler etmesi, bir cinayet, kavga veya hırsızlık gördüklerinde hemen muhafızlara haber vermeleri, turnuva alanında toplanmaları açık dünyanın yaşadığını hissini verdi bana.
GRAFİKLER
Grafikleri bence hala çok iyi.
Animasyonları da iyi.
Karakterlerin mimikleri falan gayet başarılıydı.
Hatta alkollüyken bence grafikler daha güzel oluyor.
GÖREVLER
Oyunun başlarında görevler bence çok iyiydi, farklıydı ve farklı duygular yaşaatıyordu.
Ancak sona yaklaştığımız kısımlarda birbirini tekrar etmeye başladılar.
Yaptığımız tek şey bir lordun ayak işleri olmaya başladı.
Neyse ki son görev iyiydi de oyunu iyi bitirdim.
Bol bol yan görev var hepsini yaparsanız belki 100 saati bile geçersiniz ama yan görevlerin çoğu iyi değil.
Bir de etkinlikler var; avcılık, at yarışı, zar, turnuva gibi.
BUG VE OPTİMİZASYON
Oyunda çeşitli buglar var; görünmez kapı, sizi göremeyen düşman gibi gibi...
Ama oyunun oynanmasını engelleyen bir bug görmedim.
Optimizasyonu ise pek iyi değil.
Droplar ara sıra başıma geldi.
SESLENDİRME VE MÜZİK
Seslendirmeleri gayet başarılıydı, sesler kaliteli çıktı hep.
Müzik kısmına ise pek dikkat etmedim, sadece ben oynarken arkadaki ses gibiydi.
Kötü demiyorum ama akılda kalıcı değiller.
NOT
DLClerin çoğu çok kötü ayrıca satın almaya değmez.
MADALYAM
ALTIN