Half-Life 2 Review (gokdenizguner)
İlk Half-Life oyununu birkaç ay önce, hayatımda ilk kez oynayıp gerçekten beğenmiştim. Oyun, hikâye anlatımı konusunda geleneksel yöntemleri kullanmıyordu ama kendine has bir tarzı vardı. Özellikle bölüm dizaynı anlamında beni gerçekten etkilemişti. Oyun resmen bir roller coaster gibiydi; her bölümde nefes kesen, binbir türlü aksiyon sekansıyla doluydu. Ayrıca oyunun finali de bir sonraki oyuna merak uyandırıcı şekildeydi.
Şimdi de PC kütüphanesindeki en efsane oyunlardan biri — hatta belki de en efsanesi — olarak görülen Half-Life 2 hakkında görüşlerimi yazacağım.
En başta, hikâye yine ilk oyundaki gibi soyut bir anlatıma sahip ama bu sefer daha arka planda gibi hissettirdi. İlk oyunda, ne kadar soyut olsa da bir şeyler anlatmaya çalışan bir yapı vardı. Ancak ikincisinde, böyle bir eforun sarf edildiğini ancak sonlara doğru hissedebildim. Ben bunu bir gerileme olarak görüyorum. Bence ilk oyundaki çevresel hikâye anlatımının üzerine koyulmalıydı; arka plana alınmamalıydı. Yine de karakter kadrosunun genişletilmesi, diyalogların daha önemli hâle gelmesi ve sinematografinin gelişmesi gibi detaylar, hikâyeyi ilk oyuna göre daha "dolu" hissettiriyor.
Oynanış, mekaniksel anlamda ciddi şekilde geliştirilmiş. Birçok yeni silah eklenmiş ve oyun, bu silahları bölüm dizaynına yedirerek kullanmanıza imkân sağlıyor. İlk oyundan farklı olarak yerçekimi silahı var ki, bu silahın ne kadar meşhur olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Gerçekten özgün; sırf bu silaha adanmış bir bölüm bile var.
İlk oyunda en çok takdir ettiğim yönlerden biri, bölümlerin çeşitliliği ve oyunun temposuydu. Bölümler hem dizayn hem de tasarım açısından oldukça çeşitliydi ve tempoları çok yüksekti. Oyun, baştan sona bir roller coaster gibi hissettiriyordu; aksiyon tavandaydı.
İkinci oyuna gelirsek, çeşitliliği arttırmışlar. Dizayn ve tasarım anlamında her bölüm birbirinden tamamen farklı. Ancak tempoları düşürülmüş. Bölümler daha gergin, daha tekinsiz bir atmosfere sahip. İlk oyun gibi aksiyon bombası olan bölüm sayısı yalnızca iki-üç tane. Farklı bir tarz denemeleri açısından bunu takdir ediyorum; ancak ilk oyunun tarzını daha çok beğendiğimi itiraf etmeliyim.
Düşman çeşitliliği açısından ise minimal bir artış var. Bu kısmı bir negatif yön olarak görüyorum. Çeşitlilik bu alana pek yansımamış; düşmanların çoğu ilk oyunla aynı.
Teknik anlamda ise bazı sorunlarla karşılaştım. Bazen oyun takılıyor, bölümler ilerlemiyor; gelmesi gereken NPC gelmiyor, konuşmuyor, yapması gereken eylemi gerçekleştirmiyor. Bazı kapılar açılmıyor vs... Başıma iki kez geldi. Birincisinde, resmen göreve baştan başlamak zorunda kaldım. Ayrıca bazen kayıt aldıktan sonra oyun 50 FPS'e kilitleniyor. Normalde sabit 100 FPS ile oynuyorum. Ana menüyü açınca düzeliyor ama sonuç olarak, ilk oyun gibi pürüzsüz bir deneyim sunmuyor. Bu yüzden sık sık kayıt almayı unutmayın, yoksa can sıkıcı olabilir.
Oyunu genel anlamda beğenmekle beraber, bende ilk oyunun yarattığı etkiyi yaratamadı. Şu anki haliyle, ilk oyunu seven insanlara rahatlıkla tavsiye edebileceğim, eli yüzü düzgün bir FPS oyunu. Finali yine bir sonraki oyunlara dair merak uyandırıyor. En yakın zamanda Episode’ları da oynayacağım. Ancak benim gözümde efsane Valve oyunu hâlâ Portal 2 olarak kalacak gibi görünüyor.