Ghost of Tsushima: Director's Cut Review (HARDY 神)
İyisiyle kötüsüyle güzel bir deneyimdi benim için. Hoş müzikleri, şahane atmosferi ve ilgi çekici karakterleri ile ilk saatlerden içine çeken bir yapım. Ama her iyi oyunun da elbet bir eksiği vardır. Maalesef ki bu yapımda oldukça fazla siyah ekran sorunuyla karşılaştım. Siyah ekrandan kastım şu. Göreve giriyorum siyah ekran, çıkıyorum siyah ekran, sinematik izliyorum siyah ekran. Olur olmadık yerlerde çok sık rastladım bu duruma. Abartısız söylüyorum şu 23 saatlik deneyimde 30 defa yaşamışımdır. 2. sorunum ise optimizasyondan kaynaklıydı. Nvidia Experience'nin bana önermiş olduğu optimum grafikler ile oyunumu oynarken iki defa oyundan atarak crash verdi. Kullanmış olduğum sistem gayet iyi bir sistem. 2070 Super ekran kartına sahip olan bir sistem yani. Ama baktım bu grafikler ile sabit 60 FPS oynayamıyorum bende internetten biraz araştırarak güzel ve iyi bir grafik ayarı çektim oyuna. Bir çok ayarı yüksek ve orta seviyesine çektim. Hatta komple kapattım ayarlar bile oldu. Ama ona rağmen atmosfer ve grafik bakımından gerçekten mükemmeldi. Kullanmış olduğum monitörüm 60Hz olduğundan dolayı genelde oynadığım oyunları vsync açık şekilde oynarım. Ama bu yapmış olduğum ayarlar ile hem vsync kapalıydı hemde FPS 130'dan aşağıyı görmedi. Kusursuz akıcılıkta oynadım. Onun harici 1-2 bug harici pek de bir sorunla karşılaşmadım açıkçası. En sinir bozanı siyah ekran sorunuydu. Çünkü tam heyecanı üstündeyken siyah ekran da takılı kalıyor maalesef oyunu kapatıp tekrar açmak gerekiyor. Ama kayıt noktasını iyi yapmışlar. Siz kaydetmemiş olsanız bile sizi en son takılı kaldığı yerden başlatıyor. Sadece o anlık hevesi kaçırıyor donması.
Hızlı seyahat konusunda şu ana kadar oynadığım en iyi oyun olabilir belki de. Bir yerden bir yere Fast travel attığınızda 1 saniye sürmeden sizi direk o konuma ulaştırıyor. O yüzden kilometre olarak çok uzakta ki bir çok yere bu şekilde gittim. Çünkü öbür türlüsü önünüze sürekli bir moğol devriyesi çıkıyor ve şunu da keseyim bunu da keseyim diye diye 2 dakika da gideceğimiz yere 1 saat de anca gidiyoruz. Çünkü insan gördükçe istiyor.
Aksiyonu ise aşırı hareketli bir oyun. Düşman çeşitlerine göre duruş stillerimiz var. Bunlardan ilki Taş duruşu. Bu daha çok kılıçlı düşmanlar için biçilmiş kaftan. 2. olarak su duruşu. Kalkanlı rakiplerin kalkanını def etmek için yoran ve ağır saldırı altında bırakan oldukça işleyişli bir stil. 3. duruş rüzgar duruşu. Bu da mızrak, kargı ve onun gibi uzun silahlara zeval verecek cinsten bir stil. 4. ve son olarak ise ay duruşu. Bu ise heybetli çam yarması tiplere karşı ağır tekmeler sonucu yoran tarzda bir stil. Üstünüze gelen rastgele düşmanlara karşı duruşunuzu değiştirip savaşı öyle yürütmeniz lazım. Bir yerden sonra alışıyorsunuz tabi ama ilk başlarda oldukça zorlayacaktır. Rastgele kalkanlı bir düşman geliyor siz su duruşuna geçiyorsunuz bir bakmışsınız üstüne kargı ile koşan bir düşman ekstra yanında ağır abiler geliyor. O yüzden kendinize önce bir hedef seçip onu indirdikten sonra diğer düşmanlara göre duruşunuzu iyi ayarlamanız gerekiyor. Ek olarak bide uyuz eden okçular var. Alevli ok, zehirli ok demeden gördükleri yerde affetmiyorlar. Özellikle zehirli ok yediğiniz zaman ve kullanacak canınız yok ise oldukça fazla canınızı götürmekle kalmıyor üstüne bir de karakterinize kan kusturup hareket kabiliyetini en aza indiriyor. Ama bunun da bir çözümü yeteneklerden geliyor. İlerledikçe açtığınız yetenekler ile size karşı gelen okları bloke ile savuşturabiliyorsunuz. Aynısı yakın dövüş içinde geçerli. Düşmanlar eğer ki kırmızı şekilde uyarı veriyor ise size vereceği hasar çok fazla olacaktır. Bunun tek çözümü gelen saldırıya bloke atmak değil dodge atmak. Tabi yine bu da ilerledikçe ve yetenek açtıkça o kırmızı saldırıyı maviye çeviriyor ve onu da dodgelemek yerine bloke atarak savuşturabiliyoruz.
Bunun yanı sıra kıyafet kombinasyonları çok hoşuma gitti. Çeşit çeşit tipte zırhlar ve kimono tarzı kıyafetler var. Atınızdan tutun başınıza bağladınız sargıya kılıca kadar her şeyi renklendirebiliyor ya da değiştirebiliyoruz. Hepsinin de farklı farklı özellikleri mevcut bu kıyafetlerin.
Gizlilik konusu ise hoştu. İyi değildi ama kötü de değildi. İyi olmaması tamamen yapay zekadan kaynaklı bir durum. Gözünün önünde öldürdüğüm adamı görmüyor görse bile bakıp tekrar eski yerine dönerek hiç bir şey yaşanmamış gibi devam ediyor. Bu yönden gizlilik kötü kalıyor benim gözümde. İyi yanı ise tırmanma mekanikleri bir Assassin's Creed hayranı olmama rağmen bir çok oyunundan daha iyi tırmanma mekaniklerine sahipti. Her camdan eşikten içeri ya da dışarı çıkabiliyorduk. Bazı evlerin altından geçerek düşmanları gafil avlayabiliyoruz.
Düellolar çok hareketli ve düşündürten cinsten oluyor. Düello attığınız rakipler çok can yakabiliyor. Tek vuruşta falan öldürecek seviye de güçlü olan tipler var. Eğer ki gelişmemiz ve zırhınız parçalarınız iyi değilse tek yemeniz çok olası. Bu düelloların en güzel yanı ise tekrarlılığı. Bir düello attınız bitti ama canınız tekrar oynamak istedi tekrar o düelloyu yapmak istedi tekrar tekrar oynayıp düelloyu gerçekleştirebiliyorsunuz. Kılıç çarpıştırmak, kılıçların o vurduğunda çıkan sesi görünüşte çıkan kıvılcımı çok haz bıraktıran detaylardan.
Bana göre bir samuray oyununda olması gerekenlerden ama bunda olmayan bir şey ise uzuv koparma. Belki bir çok kişi için gereksiz bir şey ama benim beklentim vardı bu konuda ama maalesef ki bunda bir elin beş parmağını bile geçmezdi. Oyunun 19. saatinde bir görev sırasında bir düşmanı katlet çıktı ve o şekil tek hamle ile düşmanın kafasını kesti. Normalde düşmanlara gizli yaklaşıp saldıracağınız zaman suikast yazar. Ama eğer ki katlet yazıyorsa ki bu katlet yazanlar önderler oluyor o sayede kafasını tek hamlede kesebiliyorsunuz. Bir çok oyunda bulunan bu uzuv koparma mantığı ipek bir mendili kesecek kadar keskin olan katanamız ile maalesef ki pek mümkün olmuyor. İncelemesini izlediğim bir kaç kişi de bunun bir eksik olduğunu söylüyor. Bu tabi benim şahsi görüşüm. Olmadığı için kötü değil ama olsa çok daha iyi olurdu o dövüş hazzı. Aynı şekil aman dileyen de olsa fena olmazdı diye düşünüyorum. For Honor oyunun da eğer samuraysanız sizden aman dileyene önce saygı gösterip ardından kellesini almak suretiyle öldürüyordunuz. Bunda ise öyle değil durum. Hem suikastçisiniz hemde samuraysınız. Oyunu oynayanlar zaten karakterimize hayalet'in neden dendiğini gayet iyi bilir. Bir düşmana arkadan yaklaşıp gizlice öldürdüğümüz de dayımız ile olan flashback sahneler gözümüze geliyor ve dayımız bize nasihatlar veriyor. Bir samuray düşmana arkadan saldırmaz karşısını çıkar gibisinden. Küçük ama hoş detaylar.
Karakter demişken ana karakterimiz oyunun ilk neredeyse 5-10 saatinde bana çok ruhsuz ve tam bir odun gibi geldi. 2 bilemedim 3 defa güldüğünü gördüm karakterin. Mutlu oluyor yüzü :| üzgün oluyor yüzü :| korkmuş oluyor ve yüzü :| Hep bu şekilde ilerledi. Ben hatta bir ara başka bir karakter seçemediler mi ya da ne acılar çekti de böyle somurtkan efkarlı bir karakter yaptılar diye düşündüm. Sonradan açıldı tabi ama bu biraz uzun zaman aldı. Oyunu da Japonca oynadım ve seslendirme gayet başarılıydı. Hiç bir şey anlamasam da kulağa çok güzel geliyordu. Güzel geliyordu derken de karakterimiz arada bir blok flüt çalıyor işte. Böyle depresyona giriyor bir ağaç altında flüt, canı sıkılıyor flüt. Bunlar görev çizelgesinde oluşan türler ama siz isterseniz de normal şekilde çalabilirsiniz de.
Neler neler anlattım kim bilir ama oyun hakkında aklıma gelenler ve düşüncelerim bunlardan ibaretti. Kötü bir oyun kesinlikle diyemem. Gayet iyi bir oyundu. Ama çok da iyi bir oyun değildi açıkçası. Kötü yapay zekası, gereksiz hataları ve sorunları ufakta olsa bugları ile ortalamanın üstünde bir yapım kesinlikle. O ağacın altında düşen yaprakların ahenk'i ile düşmanlarla düello yapıp kılıç çarpıştırmak ya da flüt çalmak bile insanın içini hoşnut eden güzel şeyler.
https://steamcommunity.com/sharedfiles/filedetails/?id=3251096418