Fran Bow Review (PCP41)
Fran Bow Steam'de fazlasıyla olumlu yorumlar alan bir "korku" Point & Click'i. Oyunun bağımsız bir yapımcı tarafından düşük bir bütçeyle kotarıldığının farkında olduğumdan beklentilerimi buna göre belirledim. Yani kusursuz bir adventure oyunu ile karşılaşmayacağımın biliyordum ama oyunun kendine özgü, sarsıcı ya da fazlasıyla etkileyici yönlerini olmasını umdum. Açıkçası Fran Bow'un beklentilerimi karşıladığını söyleyebilirim.
Peki Fran Bow'dan ne kadar mutlu ayrıldım? Evet, karşımızda olumlu yönleri olumsuz yönlerini bastıran bir oyun var ve bunun temel sebebi oyunun atmosferi ve öyküsü içinde barındırdığı çeşitli elementlerin özel olması. Bununla beraber Fran Bow kesinlikle bir başyapıt değil. Hatta çok iyi bir oyun da değil.
Oyundaki bulmacaların büyük kısmı çok basit, küçük kısmı da maalesef epey saçma ve sizi deneme-yanılma yöntemine gitmeye itiyor. Aslında bulmacalar daha çok hikayenin işleyişine hizmet eder nitelikte. Hikaye enteresan ve sürükleyici olduğu müddetçe bulmacalar da sıkıcı gelmiyor. Hikayenin rotadan çıktığı yerlerde ise bulmacalar da oyunu iyice yavaşlatıyor.
Sanırım bu noktada fazla spoiler vermeden hikayeden de bahsetmem gerek. Fran Bow bilinçaltına odaklı, bol bol kan revan içeren, sürreal bir korku hikayesi olarak başlıyor. Ancak daha sonra Alice Harikalar Diyarında'nın bir çeşit "karanlık" versiyonuna evriliyor. Sanitarium'daki gibi ürkünç ve dejenere bir akıl hastanesi ile başlıyoruz. Buradaki akıl hastanesinin hastalarının tamamı çocuklar. Oyunun bence insanları en fazla etkileyen yanı da başlangıçtaki bu kısımları. Cinsel istismara uğramış çocukların "bana bir öpücük versene" diyen pedofillerin kol gezdiği, doktorların ve hemşirelerin gerçek motivasyonlarını bilemediğimiz bir hastaneye hapsedilmiş olması fikri korkunç. Oyun bunu ayrıca çocuk kitaplarından çıkmışa benzeyen masalsı görseller ile aktarıyor. Bunun üzerine bir de ana karakterimizin Clive Barker romanlarından fırlamışa benzeyen vahşet dolu alternatif gerçekliği görme yetisini de eklediğimizde gerçekten oyunun ilk bölümünden etkilenmemek mümkün değil. İkinci bölümde de bu atmosfer korunuyor. Oyunun bu kısımları hem çok ürkünç, hem de çok sürükleyici. Bence Fran Bow'dan "başyapıt" olarak bahsedenler aslen bu bölümlerin etkisini kastediyor olmalı. Evet, işin bulmaca yönü zayıf hatta biraz sıkıcı ama atmosfer ve hikaye gerçekten sarsıcı.
Sonrasında hikaye açılmaya başlıyor ve bununla birlikte oyun bir daha asla toparlanmamak üzere bu atmosferden çıkıyor ve yukarıda bahsettiğim Alice Harikalar Diyarında versiyonuna dönüşüyor. Finalle ilgili ipuçları zaten oyunun başlangıcından itibaren veriliyor ancak hikayenin buraya bağlanması baştan savma. Karakterler inandırıcı değil, derinlikleri hiç yok, oyunun sürrealizmden uzaklaştığı kısımlarda olup bitenler de inandırıcı değil ve final hiç tatmin edici değil. Evet, fikirler enteresan ama Fran Bow yazım kısmında bu kadar komplike bir öykünün altından maalesef kalkamıyor.
Son olarak bölümler arasında geçişleri sağlayan arcade tadında çok kısa minik oyunlar mevcut. Bunları neden koyduklarını anlamadım, çocuksuluk katmak istemiş olabilirler ama bu oyunun yetişkinlere hitap ettiğini herhalde unutmuşlar.
Neticede Fran Bow üzerinde büyük emek sarf edildiği belli olan, enteresan bir adventure. Zaman zaman yavaşlasa, zaman zaman da odağını kaybetse bile iyi yönleri kötü yönlerinin önüne geçiyor. Türü sevenlere tavsiye ederim.