Fashion Police Squad Review (kaju maestro)
Oyunun demosunu oynadığımda seveceğimi zaten anlamıştım. Özellikle kırbaç kullanmak çok hoşuma gitmişti. Sondaki boss da fena değildi. Oyun çıktı ve ben de hemen oynadım. Beklentim doğrultusunda bir tecrübe oldu diyebilirim.
FPS (evet fashion police squad'ın baş harfleri fps, oyun daha ilk saniyeden kelime oyunu ile goygoyunu yapmaya başladı) benim fps açlığımı giderdi diyebilirim. Konsepti ile ayrışan tasarımları ile de ilgi çeken oyunun en sevdiğim yanı hızlı oynanışı ve mizahı oldu. Adı üzerinde bu oyun "moda polisleri" ile ilgili. Trendopolis dünyanın moda lideri bir şehir ve biz de bu şehri demode ve nahoş giyimlerden koruyan polisleriz. FPS kendine eski fps oyunlarını ilham alan ama kendini dokunuşunu esirgemeyen bir oyun. Oyun birçok popüler kültür ögesine ve oyun dünyasına göndermeleri ile mizah dolu bir yapım. Geyik bir oyun diyebiliriz yani. Kendini ciddiye almayan oyunları genel olarak severim, bu sayede daha rahat ve akışkan oluyorlar. İşte bu oyun da silah ve düşman çeşitliliği ve mekanik zenginliği ile bu mizahı birleştirmiş ve ortaya çok keyifli bir oyun çıkmış. Oyunda karşılaştığımız moda suçlusu kişileri tekrar modaya uygun giyinmeye zorluyoruz. Bunun için de işledikleri suça göre silah kullanıyoruz. Yani düşman çeşidine göre silah kullanımı var diyebiliriz. Mesela bol kıyafet ile gezenlere dikiş makinesi ile ateş ediyoruz, sandalet ile çorap giyenlerin ayağına çorap cücesi fırlatıp çoraplarını çıkarıyoruz, çok parlak giyinenlerin renklerini bir silah aracılığı ile emikliyoruz gibi gibi bir sürü farklı yöntem var. Bunları oyunun içinde düşünüp uygulama aşaması bana epey keyif verdi. Önceden sorsanız "Her düşmana ayrı ayrı yaklaşım mı? Çok iş ya, can sıkar" diye düşünürdüm fakat oyunun içinde farklı düşmanlara farklı silahlar kullanma ihtiyacı oyunu hep dinamik tutuyor ve oyuncuyu taktiksel oynamaya itiyor. Ben epey keyif aldım bu işten. Fakat kırbaç kullanarak sağa sola spiderman misali hopladığımız kısımlar epey az. Kırbacı daha çok stun için kullanıyoruz. Bu beni biraz üzdü çünkü demodaki bölümde epey keyif almıştım. Savaşlardan ziyade ulaşım için kullanıyoruz kırbacı. Halbuki savaş alanında kullandığımız zaman çok keyifli olabiliyor. Bir anda fırlayıp düşmanları havada avlamak epey keyifli ama işte bu tarz şeyler bayağı az kalmış oyun boyunca.
Kırbaçtan dolayı kaçan tadımı yerine getiren şey ise bosslar oldu. Gayet güzel boss savaşları yapmışlar. Üç tane var ve ilki zaten demoda olan tutorial gibi bir boss. Diğer ikisi ise çok değişik yöntemleri bir arada kullandıran keyifli bosslar. Gimmick'leri hiç can sıkmıyor aksine onları daha da özel düşmanlar yapıyor. Bosslar haricinde bölümler de birbirinden ayrışıyor. Sahili olsun, yatı olsun, çatısı olsun, metro hatları olsun şehrin birçok yerinde bulunuyoruz. Değişken ve sürükleyici bölümler ile Trendopolis'te bir maceraya çıktığımızı buram buram hissettiriyor FPS. Ve yine daha evvel bahsettiğim oyunun mizahı ile de çok keyifli hale geliyor. Des ve Haley ikilisinin telsiz konuşmaları her bölüm başı bir moral oluyor adeta. Deep Coat ve Runt Coat kardeşlerin hikayeleri, klişe daha doğrusu klişe parodisi olmasına rağmen oynaması gayet keyifliydi. Oyun hakkında söyleyebileceğim bir eksi de temposu sanırım. Daha doğrusu zorluk temposu, tutarlılığı. Bazı bölümlerin belli kısımlarında aşırı zorlanırken bazen de elimi kolumu sallaya sallaya gittiğim yerler oldu. Birkaç noktada oyunu fazla zor yapmışlar, sinirimin hopladığı yerler oldu ama genele bakacak olursak çok büyük bir sorun değil. Hele sondaki Wardrobe silahı ve boss savaşı ile kendini affettirdi.
FPS kendinden önceki fps oyunlarını iyi analiz etmiş ve kendi mizahı ve tarzı ile yoğurmuş. Moda sadece bir tema olarak kalmayıp oyunun kendisini şık bir hale bürümüş. Gayet beğendiğim bir oyun oldu. Xx_UwU_Senpai_SwagMan_xX de unutmayacağım bir düşman oldu.