logo

izigame.me

It may take some time when the page for viewing is loaded for the first time...

izigame.me

cover-Death Stranding: Director's Cut

Sunday, September 24, 2023 7:31:31 PM

Death Stranding: Director's Cut Review (Morgenröte)


Rüyalarda Buluşuruz

Evet, bir başlık atmam gerekirse kesinlikle bu olurdu. Death Stranding, incelemeye nasıl başlayacağımı yine bilemediğim bir oyun. Kojima’nın şaheseri olan bu oyun hakkında beş sayfalık yazı bile yazılabilir. Biz yine de Kojima gibi işi uzun tutmadan yazmaya başlayalım.
Death Stranding, post-apokaliptik bir dünyada bir kargocuyu oynayıp çeşitli teslimatlar yaptığınız, yer yer aksiyona girdiğiniz; çok sağlam ve derin bir hikayeye sahip. Evet, oyunun büyük bölümü açık bir dünyada kargo teslimatından oluşuyor ki bu da oyunun olumsuz bulunmasındaki en büyük faktör. Ancak bu, basit teslimattan öte ve oyun güzel ve derin bir hikayeyle yedirilmiş. ET2 ve MGS karışımı bir oyun olarak düşünülebilir.
Hikayeye geçelim: Bilinmeyen bir nedenden dolayı büyük bir patlama olmuş ve dünya felakete sürüklenmiştir. Tüm şehirler yok olmuş, insanlar yeraltında özel sığınıklarda yaşamaya başlamıştır. ABD (USA; United States of America) yok olmuş; Düğüm Şehirleri (İng. Knot Cities) ismi verilen müstakil şehirlerin dahil olduğu bir tür oluşuma, UBŞ’ye (United Cities of America) evrilmiştir. Ancak tabii ki tedarik, istihkak ve iletişim en büyük sorundur. Bu süreç de taşıyıcı adı verilen her türlü ürünü, kargoyu bir sığınaktan diğerine taşıyan kişiler tarafından yürütülmektedir. Ancak zorlu coğrafya ve uzun yollar tek engel değildir. Patlamayla birlikte iklim değişmiş; asit yağmuru diyebileceğimiz, Zamanyıkım’a (İng. Timefall) neden olan yağmurlar yağmakta ve bunlar da BT (Beached Things; Tr. Kıyıya Vuran, ks. KV) adı verilen, insanlara karşı gayet saldırgan olan doğaüstü varlıkların oluşmasına neden olmaktadır. Normal insanlar için aşırı, hatta imkansız olan bu iş, karakterimiz Sam Porter Bridge için kısmen daha kolaydır. Çünkü Sam’in BT’leri hissetmesine olanak sağlayan, öteleşim adı verilen doğaüstü bir gücü vardır ve ayrıca kendisi bir nevi ölümsüzdür; Repatriate (Tr. Geri Dönen). Tüm bu özelliklerinden dolayı bizzat annesi ABŞ başkanı tarafından kendisine bir görev verilir: Sam, Atlantik kıyısından batıya, Pasifik kıyısına kadar tüm ülke boyunca ilerlemeli, ABŞ’ye daha çok şehir dahil etmeli ve ülkeyi tekrar birleştirmelidir. İlk başta isteksiz görünen Sam, yaşanan bazı olaylar neticesinde bu görevi kabul eder. Ancak Sam her ne kadar BT’leri hissetse de onları görememektedir, bu durumda kendisine yardımcı olacak şey ise BB (İng. Bridget Baby, Tr. Bağ Bebek) adı verilen, anne rahminin taklit edildiği bir tür kapsül taşınan fetüs olacaktır. Oyuncu, oyun boyunca çeşitli teslimatlar yaparak ABŞ’yi genişletir ve bu süreç boyunca BT’ler, anomaliler, karakterler, oyunun dünyası hakkındaki soruların cevaplarını öğrenir.
Oyunun mekaniği ve amacı ise yukarıda yazdığım gibi gayet basit, teslimat yapmak! Ancak kulağa ne kadar kolay gelse de insanı düşündüren, stratejik hareket etmesine olanak sağlayan özellikler ve durumlar var. Bunlar BT’ler, kargo manyağı, katır isimli (mule) yağmacılar ve teröristler. Ancak, en başında tabii ki zorlu ve engebeli coğrafya. Oyun resmen harita nasıl okunur dersi veriyor. Coğrafya cahilleri bile bir iki şey öğrenmiştir, kapmıştır diye düşünüyorum. Oyuncu bu engelleri aşmak için merdiven, tırmanma kazığı gibi çeşitli aletler kullanıyor. Şimdi gelelim oyunun en güzel yerine! Oyun kesinlikle çevrimiçi olarak oynanmalı. Kojima’nın birleşme – bütünleşme durumunu oyuncuya güzel aksettirmiş. Oyunda her bir bölgeyi Kiral (Chiral) ağa dahil ettikçe o bölge çevrimiçi duruma geçiyor, serverdaki diğer oyuncuların koyduğu, kullandığı her türlü aletle, araçla, işaretle etkileşime geçiyorsunuz. Sizden önceki bir oyuncunun koyduğu halat veya herhangi bir alet işinize çok yarayabiliyor. Siz de bu kişilere beğeni gönderebiliyorsunuz. Aynı şekilde diğer oyuncular da sizin yaptıklarınıza beğeni veriyor. Bu “yaptığım şey işe yarıyor” hissi çok güzel. Oyunda ister yaya ister araç kullanarak yol alabilir, teslimat yapabilirsiniz. Başta acemi olup tabanvay gitmek bir yere kadar. En iyi ulaşım şekli olarak zipline’ı öneririm. Tabii bir başkan edasıyla çeşitli asfaltlar da yapabilirsiniz.
Oyundaki atmosfer çok sağlam ve müzikler de gayet iyi. OST’nin yanı sıra, oyun boyunca özellikle Low Roar’ın şarkıları çalmakta. Birilerinin bir grubu öğrenmesi, yeni şarkılar keşfetmesi iyi olmuştur diye düşünüyorum. Kojima da İzlanda ziyareti sonrasında tanımış grubu sanırım. Zaten coğrafya ve iklim tamamıyla İskandinavya ve Britanya gibi hissettiriyor Amerika’dan ziyade.
Gelelim oyunun yine en güçlü olduğu noktaya. Oyuncu kadrosu! Tam bir yıldızlar şöleni. İptal edilen P.T.’den sonra Kojima’nın yine Norman Reedus ve Guillermo del Toro ile anlaşması süper. Gerçi oyun bence P.T.’de düşünülen şeylerin güncellenmiş versiyonu gibi. P.T.’deki lavabodaki embriyo gibi vs. Neyse bir de bu kişilerin yanında Mads Mikkelsen, Lea Seydoux gibi birçok isim eklenmiş. Oyundaki uzun mu uzun sinematikler de göz önüne alınınca ortaya çok iyi bir iş çıkmış. Zaten son bir iki saatinde kola, cips, çerez, çay, kahve, artık ne yiyor içiyorsanız, alın ve izleyin.
Artılar
* İlk andan itibaren sizi içine çeken atmosfer ve merak uyandıran hikaye
* Şahane oyuncu kadrosu
* Çevrimiçi açık dünya, diğer oyuncularla etkileşim
* Mükemmel sinematikler
Eksiler
* Oyunun çok ama çok geç açılması. Çok uzun bir açılış sekansı ve sinematik. İlk bir iki saat sadece sinematik. Sadece oturup izliyorsunuz. Hiçbir oyunun açılması bu kadar uzun sürmemeli. Sabredemeyip bırakan birçok oyuncu olmuştur.
* Cart Kojima, curt Kojima, zurt Kojima… Her yerde Kojima isminin yazması. Tamam birader, biliyoruz bunun bir Kojima oyunu olduğunu.
* Sıkıcı tekrarlayan bir “Amerika’yı birletir” mesajı
* Rezalet sürüş mekaniği
* Çok zayıf dövüş (fight, combat) mekaniği. Düşman çeşitliliğinin çok az olması. Abartı oyunculuk ve zayıflık içeren, Higgs adında tam anlamıyla fos bir baş boss.
* Bir yerden sonra hikayenin anlaşılmasına rağmen Kojima’nın uzuuuunca açıklamalar yaptığı sinematikler
Bazı notlar
* Low Roar gibi telifler alınmış ve müzikler maalesef çok az çalmakta. Daha sık çalsana be abicim şunları, kulaklarımızın pası silinsin.
* Ne güzel Türkçe dil desteği bulmuşsun, daha ne istiyorsun denilebilir ama çeviriyi pek iyi bulamadım maalesef. Oyun zaten karışık, birçok tanım vs. var. E bunların üstüne bir de bu çeviri eklenince işler iyice karışıyor. Ayrıca birkaç yerde de imla hatası gördüm altyazılarda. Öte yandan Yunanca dublajın olduğu yerde Türkçe dublajın olmaması üzdü. PS oyunlarından biraz örnek al Kojima, ikinci oyuna ekler umarım.
* Harita çok küçük geldi. Bir iki istasyon batıya gidiyorum, bir bakmışım, ülkenin ortasına gelmişim. Amerika bu kadar küçük mü yahu? Sanırım ana temanın teslimat olduğu bir oyunu daha sıkıcılaştırmamak için haritayı ufak tuttu Kojima. Ayrıca dağ kısmı yanında doğal çevrenin değiştiğini daha belli şekilde görmek isterdim. Güneyde çölümsü yerler, merkezde ovalar, kuzeyde ormanlık alanlar vs.
Sonuç olarak, Death Stranding basit bir kargoculuk işiyle birlikte aksiyonun, doğaüstü fenomenlerin, Kojima’nın hangi kafayla yazdığı belli olmadığı, deneysel bir oyun. Kanımca da gayet başarılı bir oyun. Hiç acele etmeden, çeşitli yan görevler yaparak 44 saatte bitirdim. Günümüz aksiyon oyunlarından sıkılıp sıradışı bir şeyler denemek isteyen veya arkama yaslanıp oynarım oyunumu diyen bünyeler için biçilmiş. Eğer bunlardan zevk almıyorsanız, bir şeyleri hızlıca tüketmekten hoşlanıyorsanız bu oyun kesinlikle size uygun değil. Benim puanım sana dohuz gangam. 9/10.