Death Stranding: Director's Cut Review (jammer)
Bu oyunu tavsiye etmiyor oluşumun nedeni kötü bir oyun olduğu için değil; ki zaten oyun kötü de değil, önermememin asıl sebebi ortalama bir oyuncu için sıkıcı olacağını düşünmem. Yani deneyim etmenizi isterim ama oyun pahalı olduğu ve size göre bir oyun olmama ihtimali yüksek olduğu için tavsiye etmiyor olarak işaretledim. Neyse oyunun kendisinden bahsedersek;
Burada uzun uzun hikayeyi anlatmıyacağım. Evreni ve hikayeyi beğendim ama anlatımı pek beğenmedim. Bu benim bitirdiğim ilk Hideo Kojima oyunu ve yıllardır Kojimanın ne kadar iyi bir game designer, director olduğunu falan duydum. Ben bu düşünceye katılmıyorum çünkü Kojima iyi bir game designer olsaydı hikayeyi oynanış mekanikleriyle de anlatabilirdi diye düşünüyorum. Asıl şikayetçi olduğum konu arasahnelerin gereksiz uzun ve kendilerini tekrar ediyor olması. Sürekli aynı mevzular konuşuluyor ve bir noktadan sonra acayip sıkıyo. Özellikle oyunun başlarında en basit mevzuyu bile salağa anlatır gibi 30 dakikalık arasahnede anlatması Kojimanın iyi bir anlatıcı olmadığının kanıtı bana göre. Arasahne girdiğinde "keşke oyunu 1.5x'e alabilsem" dedim çoğu zaman. Yine söylüyorum evren ve hikayeyi beğendim. Özellikle Mama, Die-Hardman, Fragile gibi karakterlerin hikayelerinden çok keyif aldım ama oyunun 10 saat kadar daha kısa olarak daha rafine şekilde anlatabileceğine inanıyorum. Sinematikler kaliteli olsa da sonuçta bu bir oyun. Arasahne uzun olunca bayıyor. Oynarak hikayeyi deneyimlemek isterim. Oyunun sonlarına oynanışla hikayeyi harmanlamaya başlıyor ama ondan sonra bir buçuk saatlik sinematik girince yine saygımı yitirdim.
Şunu söyleyerek oynanışı anlatmaya başlıyayım: Death Stranding bir kargocu simülatörü. Oyunun 90%'ında bi şeyleri bir yerden farklı bi yere taşıyoruz. Core game loop bunun üzerine kurulu tamamen. Kulağa sıkıcı geliyorsa doğru, sıkıcı. Ama sadece başlarda sıkıcı. Genelde tabanvay şekilde kargo teslimatı yapıyorsunuz ama Death Stranding kullanabileceğiz ekipman çeşidi açısından çok zengin bir oyun. İlerledikçe açılıyor. Ama şunu söylememde sakınca yok diye düşünüyorum: İlk 3 bölümü bitirdiğinizde hala oyunu sevemediyseniz sonrasında da sevemeyeceksiniz muhtemelen. Çünkü 2. bölümden sonra oyun mekaniklerini ve dünyasını çeşitlendirmeye başlıyor. 2.bölümden sonra yavaş yavaş ekipmanlarınız çeşitleniyor ve bir kargoyu A noktasından B noktasına taşımak konusunda sizi daha özgür bırakıyor. Bir sürü ekipmanınız oluyor ve rotanızı da kendiniz çiziyorsunuz. Motor, araba, uçan kurye, yardımcı bir robot, kayma halatları, botlar, eldivenler vs. Sadece başlarda sıkıcıydı dememin sebebi bu. Oyun başladığı gibi kalmıyor her yarım saatte bir yeni bir şey ekleyip tazelemeyi iyi başarıyor. Yanınızda taşıdığınız her şey ekstra yük anlamına geldiği için asıl kargo harici yanınızda ne taşıyacağınza iyi karar vermeniz lazım. Örneğin yolunuz engebeliyse yanınıza uçan kurye almak işleri rahatlatabilir veya yolunuz üstünde nehir varsa merdiven götürmek gibi. Haritayı açıp kendi planınızı yapmakta özgürsünüz ve bir sürü etken var. Biyomların avantaj/dezavantajları, yol üzerinde düşman var mı yok mu, yol engebeli mi yoksa dağlık mı gibi gibi.
Bir diğer çok sevdiğim olay karakterinizin sadece ekipman olarak değil oynadığınız dünyanında gelişiyor olması. Death Stranding, Dark Soulslar gibi paylaşımlı bir dünyaya sahip ama amacınız yan yana birlikte kargo taşımak veya diğer oyuncuları öldürüp kargo taşımasını engellemek değil. Amacınız birlikte yapılar inşa etmek. Mesela oyuna motor eklendiğinden bahsettim ama motorla gitmesi zor olan engebeli veya nehir bulunan yerler var. Bunun için köprü veya otoyol inşaa etmeniz lazım ama bunlar da çok fazla materyal gerekitiriyor. İşte dünya paylaşımı burada devreye giriyor. Biraz siz ekleme yapıyorsunuz, biraz başkası. Damlaya damlaya göl oluyor ve otoyol bittiğinde herkes kullanabiliyor. Bir nehirden karşıya geçmeniz gerektiğinde sizden önce oradan geçmiş birinin bir köprü inşa ettiğini görüp rahat rahat geçmek çok mutlu edici oluyor veya sizin inşa ettiğiniz bir yapıyı kullanan birinin size beğeni olarak dönmesi yine aynı şekilde mutluluk verici. Dünyanız da aynı ekipmanlarınız gibi zamanla gelişiyor. Harika bir olay.
Oyunda ayak basamayacağınız nokta neredeyse yok gibi bir şey. Anasenaryoyu oynarken çok çeşitli yerlere kargo yaparak gezilmedik yer bırakmıyoruz bu da bulunduğumuz dünyanın gerçekçilğine pozitif yansıyor. Ayrıca yan görevleri yaparak kullandığınız ekipmanların daha yüksek seviyeli versiyonlarını elde edebilirsiniz. Örneğin ana görevde ilerleyince daha fazla ağırlık taşımanızı sağlayan Güç İskeleti ekipmanının 1. seviyesi açılıyor ve giydiğinizde ekstradan 120 kg taşıyabiliyorsunuz ama yan görevleri yapıp 3. seviyesini açarsanız 180 kg daha fazla ağırlık taşıyabiliyorsunuz. Sanırım toplam 350kg falan taşıyabiliyorsunuz. Tabi bu iskeletin de aküsü var. Yoldayken bitip size zorluk çıkartmaması için ona göre plan yapıp yanınıza yedek akü almanız gerekebilir. Ayrıca bacaklarınıza güç iskeleti taktığınızda bacaklara kargo bağlayamadığınız için karakteriniz mecburen her şeyi sırtına atmaya başlıyor ve sizin çarpmadığınız tavanlara vs. kargolarınız çarpıp yere düşebiliyor. Bakın size örnek vermeye çalışırken bile ne kadar çok etken işin içine girdi. Oyunun detaylığını anlayın diye yapıyorum. Bu arada yan görev deyince yanlış anlaşılmasın farklı bir şey yapmıyoruz, yine kargo taşıyoruz.😀
Oyunda kargo taşımak ve arasahne izlemek harici savaş mekanikleri de var. Kargonuzu çalmak isteyen Yükçüler ile veya sizi yemek isteyen Kıyı Varlıklarıyla savaşabiliyorsunuz ancak oyunda savaşmak pek eğlenceli değil, zaten o kadar da yer kaplamıyor. Özellikle Kıyı Varlıklarıyla savaşmanın görsellik harici hiç bir etkileyeci yanı yok. Bu yaratıklara resmen yapay zeka eklenmemiş gibi. Size pek saldırmıyolar, saldırmaya yeltendiklerinde ise basit saldırılarınızla sersemletebiliyorsunuz. Ama dediğim gibi görsel olarak çok etkileyeci. Özellikle atmosfer bayağı kuvvetli Kıyı Varlıklarıyla savaşırken. Yükçülerle olan savaşlar daha çeşitli ve heyecanlı. İlk başta sadece boğma halatı, kargo fırlatmak ve yumrukla dövmek mümkünken siz ekipman kazandıkça düşmanlarınız da kazanıyor ve iş bayağı third person shooter gibi tüfekle mermi yağdırmaya kadar gidiyor. Ancak yapabileceğiniz onca şey varken diğer oyunlardaki gibi silahla ateş etmeyi niye tercih edesiniz ki? Motorla çarpın, elektrik şoku verin, yerden tekmeleyin vs. Savaşmaktan pek keyif almasam da kargo taşıma planınızı yaparken bunlara da dikkat etmeniz gerekmesi de oynanışı çeşitlendirdiği için memnunum.
Death Stranding farklı ve güzel bir oyun. Seven insanın da sevmeyen insanın da sebeplerine hak verebiliyorum. O yüzden önermiyorum ama mutlaka denemeniz lazım. Hideo Kojima'dan ne kadar haz etmesem ve abartıldığını düşünsem de bu eşsiz deneyim için teşekkür etmem lazım. Çünkü başka hiç kimse Sony'e milyon dolarlar harcatıp böyle deneysel bir işi yüksek kalitede yaptıramazdı :D