logo

izigame.me

It may take some time when the page for viewing is loaded for the first time...

izigame.me

cover-Days Gone

Friday, August 25, 2023 10:00:33 AM

Days Gone Review (vitoria*)

Zombi istilası sonrası hayatın durduğu, her yerin yıkılıp döküldüğü ve tehlikeden başka bir şeyin bulunmadığı bir dünya. Ya tek başına yaşamını sürdürmeye çalışacaksın, ya da bir kamp için çalışarak topluluk halinde kaderini belirleyeceksin. Evet, bugünkü incelemem Days Gone üzerine olacak.
Deacon isimli karakterimiz, dizi ve filmlerden de sıkça gördüğünüz o havalı motor çetelerinden birisinin üyesi. Kendisi, bilimsel araştırmalar yapan, oldukça zeki bir kadın olan Sarah'a aşık oluyor ve birlikte iki zıt kutup olmasına rağmen ikisi de birbirinden hoşlanıp güzel bir ilişkiye doğru yelken açıyorlar. Ama her klasik zombi yapımında olduğu gibi işler yolunda gitmiyor. Oyunumuz, saldırı esnasında yaralanan Sarah'ın Deacon ve dostu Boozer tarafından helikoptere bindirilmesi ile başlıyor. Baştaki motivasyonumuz tamamen helikoptere bindirip hayatta kalması için uğraştığımız eşimizin peşinden gitmek. Ama karakterimiz Deacon bu amaçla başladığı yolculuğunda sonradan sadece hayatta kalmaya odaklanan, duygularını yitirmek üzere olan ve tek dostu Boozer ile zombilerin korkulu rüyası olmaya başlayan bir karaktere dönüşüyor. Birçok kampa hizmet ediyor, birçok dost ve düşman ediniyor. Başlarından geçen onca olaydan sonra da oradan oraya sürükleniyor. İlerleyen kısımlarda ise bazı şeylerin değişmesi ile birlikte hikayenin dönüm noktası oluyor ve Days Gone bize burada hünerlerini göstermeye başlıyor. Tabii başlıyor ancak ne kadar başarılı olabiliyor, gelin düşüncelerimden bahsetmeye başlayayım ve görelim.
Oyunumuz öncelikle bir açık dünya zombi oyunu. Karakterimiz Deacon ile bu açık dünyada bolca yolculuk ediyoruz ve kamptan kampa giderek verilen görevleri yapmaya başlıyoruz. Görev dağılım ve yönetim mantığı GTA ile yer yer benzerlik gösteriyor bana kalırsa. Demek istediğim bazı ayak işleri ve patronların verdiği görevleri yerine getirmek gibi. Bu yolculukları ve görevleri yaptığımız esnada oyun bize birkaç güzel noktasını sunuyor. Oynanış ve açık dünya. Oynanış bana kalırsa yapımın en iddiali artılarından bir tanesi. Harika motor sürüşü, güzel fizikler ve bence başarılı vurus hissi. Açık dünya da birçok noktasıyla etkileyen, atmosferden atmosfere ağızları açık bırakacak cinsten başarılı hazırlanmış. Bunlar dışında bizi bu yerle bir olmuş dünyada zorlayan düşmanlar var. Oyundaki düşman gruplarımız zombiler, kargalar, RIP'çiler, kurtlar, birkaç bossumsu şey ve diğer insanlar. Zombi çeşitliliği fazla yok ancak bence yapay zekaları gayet iyi. Hele ki sürü yok etme görevlerinde zombiler resmen belanız oluyor. Kargalar belli kısımlarda karşınıza çıkıyor ve bir o kadar sinir bozucular. RIP, kurt sürüleri ve diğer insanlar da tamamen yer yer karşınıza çıkan ve birkaç dakikanızı harcayarak alt edeceğiniz düşman grupları. Oyun sizi düşmanlar sayesinde zorlamak istediğinde kısacası zorlamayı başarıyor. Görevlerde kullanılan müzikler, karakter tasarımları gibi diğer yan unsurlar da bence ortalamanın üstündeydi.
Benim içime sinmeyen noktalara gelelim, ilk olarak hikâye. Hikâye beni başta çekmedi, ben asıl hikâyenin ortasında başlatıp zamanla öncesini ve sonrasını gösteren tarzda sunumlar sevmiyorum maalesef. Başta çekmediği zaman öncesini de sonrasını da oynamak bayıyor. Benim için hikâyeye dahil olma sebebim tamamen Deacon ve Sarah aşkı, Boozer ve Iron Mike kampı idi. Ek olarak temponun yer yer düşüp, yer yer de yükselmesi anlık olarak sıkılmalar ortaya çıkardı. Bazı kısımlarda görevler aşırı tekrar, hatta hangisi işe yarayacak bir ana görev hangisi işe yaramaz bir yan görev onu bile anlamakta zorlanıyorsunuz. Teknik açıdan ilk çıktığında büyük sıkıntı yaşatan bir oyun olmasına rağmen şu an gayet iyi durumda. PC'ye çıktıktan sonra çoğu hatayı düzeltmişler. Oyun zevkimi bozan en büyük şey altyazılar oldu sadece. Bunu hâla düzeltmemişler ve birçok yerde altyazı kayması, hatta hiç görünmemesi gibi aptal problemler yaşadım. Birkaç kaçırdığım diyalog dışında aralarda sorun etmedim ama arttıkça gıcık ettirmedi değil. Dediğim gibi görevlerin tekrara bağladığı noktalar fazlaydı. Sürekli bir yerlere git gel baya kafa patlatıyor. Hızlı seyahat eklemişler, onu kullanmak için de zombi yuvalarını yakmanızı istiyor. Herkes bunu yapmak zorunda değil oyun boyunca. O zaman neden oyuncuları bu özellikten saf dışı ediyorsunuz? Bunu geçtim tek başımıza yapmamızın mantıken de saçma olduğu bir çok işe sırf oynanış olsun ve hikaye uzasın diye biz gidiyoruz. Sürü yok etme görevleri tamamen hikâye akışının içine ediyor ve tek başımıza gerçekten saatlerimizi bile alabiliyor. Bu olay başta hadi tamam neyse dedirtirken arttıkça maalesef zaman kaybı oluyor. Bu yüzden belli bir noktadan sonra trainer kullanarak sürü görevlerini direkt geçtim. Ha, keyif veren görevler hiç mi olmadı, oldu tabi ki. Ama gerçekten bir elimin parmağını geçmiyor.
Days Gone, vadettiklerini tamamen yerine getirebilen bir oyun asla olamamış. Karakterler, açık dünya, anlatılmak istenen gerçekten fena değil. Bunu da güzel bir görsellikle sunuyor. Ama ana merkezdeki şey oldukça klişe, ve temelde oyun buna dayandığı için sizi kendine çekip çekmeme konusunda da herkeste maalesef başarılı olamıyor. İtem toplama, az da olsa crafta dayalı bir oynanışla da hikâye dışında sizleri bir şeylerin peşinde sürüklüyor ama bundan da bir süre sonra sıkılmaya başlıyorsunuz. Yan görevler de oldukça sıradan, ben şahsen ana hikayeyi bitirip oyunla bağımı koparmak için can attım. Ama asla kötü ve oynanmaz bir oyun olduğunu düşünmüyorum. Beklenti konusunda kendinizi ayarlayın, tutumunuzu iyi belirleyin ve karşınızdaki yapımın keyfini çıkarın. Oyunu sonuç olarak önereceğim ama bende maalesef harika, epik bir etki bırakmadı. Yer yer bitsin de kurtulayım demem ise sonlara karşı keyfimin kaçtığının işareti oldu.