Dark Souls Review (Alterac)
Miyazaki tarikatının görmezden geldiği sorunlarını çekmeye değmez. Traversal işkence, tam anlamıyla işkence. Oyunda her neyden bir miktar keyif alıyorsanız traversal burnunuzdan getirecek. Olabildiğince zaman kaybettirmek üzerine illet bir tasarımı var. Yürümek ve düşmekten yıldım. Oyunun ortalarına kadar ki oynama sıranıza göre çok daha geç de olabilir, fast travel yok ve açılınca da her bonfire dahil olmuyor. The Abyss gibi çıkmaz bir yere fast travel var ama işe yarayanların çoğuna yok mesela.
Combat çok hantal ve sıkıcı, bossların da bayağı bayağı hiçbir numarası yok. Yarısı doğru düzgün hareket edemiyor ve hareket şemaları kopyala yapıştır. Oyunun bazı bölgelerindeki grup halinde düşmanlar dışında combat tarafında ortada bir zorluk da yok.
Keşif güzel olacak gibiyken yine iğrenç bir hal alıyor çünkü bölüm tasarımları sanat yönetimi dışında rezalet. Her yerde zaman kaybettirmek öncelenmiş, bir yerde tedbirli olarak bir şekilde sağ çıkarak ilerlemek güzel gelse bile uzun sürmeyecek çünkü bir şekilde ani şekilde (muhtemelen düşerek) öleceksiniz ve en yakın bonfiredan kaldığınız yere yürümekten ciğeriniz solacak. Traversal bu kadar kötü olmasa oyunun bayağı bayağı hiçbir şeyi anlatmaması aslında sorun değil ama çekilmiyor böyle.
Undean Parish ve Undead Burge görece iyi tasarlanmış pek sorunu olmayan bölgeler. Boss savaşları eh işte. Taurus Demon bayağı boş, Capra Demon'ı köpeklerini önce öldürebilirseniz çok da kötü değil, Bell Gargoyle genel olarak ortalama üstü bir boss. Depths, kurbağalar dışında fena değildi ama Gaping Dragon bayağı kötü bir boss. Blighttown iğrenç bir yer de yine oyunun en kötü tasarlanmış bölgesi değil, Quelagg aşırı derecede vasat bir tasarıma sahip. Sen's Fortress tuzaklı yapısına rağmen gayet iyiydi, Iron Golem çok kolay olsa da en azından sinir bozucu mekaniklere sahip değil. Anor Londo, güzel görünüyor, düşman tiplerinin çeşitliliği de iyi ama çabuk sıkıyor. Çünkü düşebileceğiniz ve düşeceğiniz geçmeniz gereken çok yer var, atmosfer yaratmanın ötesinde yalnızca yürüme süresini uzatmak için gereksiz derecede uzatılmış ve tam anlamıyla hiçbir şey olmayan bomboş yollarla dolu. Ornstein ve Smough, Solaiere'yi çağırmayı gerektiriyor ama oyun içindeki görece iyi boss savaşlarından biri. Darkroot Garden ve Darkroot Basin, yine oyunun başı gibi düzgün tasarlanmış başka yerler. Moonlight Butterfly bomboş bir boss ama Sif bu oyun için iyiydi. Hydra'nın ne kadar kötü olduğunu izlemeniz lazım. New Londo ruins aslında çok iyi olabilirdi ama hayaletlerin sizi düşürmek için çok fazla fırsatı ve hiç rahat vermiyorlar. Zincirleme kavrama saldırılarında ölmek için beklemek sıkıcı. Four Kings oyundaki en zor düşman, derinlik algınız olmayan bir yerde yeterince hızlı davranmazsanız uğraşmanız gereken düşman sayısı 4 kişiye kadar çıkıyor ve kör bir şekilde görünmez duvarlarla köşeye sıkışabiliyorsunuz. Lord Souls içindeki tek düzgün boss yine de bu. Duke's Archive ve Crystal Cave'in genel tasarımı ve olağan düşman tipleri gayet iyiydi ama boss savaşına giden yol o kadar saçma bir yerdeki, yine de Seath çöp bir boss olduğundan bir kereden fazla geçmeniz gerekmez. Demon Ruins ve Lost Izalith, bu kısımda görsellik dışında düzgün yapılmış hiçbir şey yok, hiçbir şey. Ceaseless Discharge, Centipede Demon ve Demon Firesage iyi değil. Bed of Chaos 😂
Catacombs, divine silahlarınız yoksa sinir bozucu. Pinwheel öylece ölüyor.
Tomb of Giants, oyundaki en kötü ve aşağılık tasarım. Tamamen karanlığın içinde ışık kaynağını bulabilmeniz için haritanın öbür ucuna ulaşmanız gerekiyor çünkü bir önceki bölümde ışık kaynağını düşürebilecek ve tekrar çıkmayan düşmanların hepsini humanity basıp temizleseniz de düşmüyor ve kör kalıyorsunuz. Hiçbir şeyin görünmediği bu yerde bir de adım başı sizi çok hızlı öldürebilecek düşmanlar var, bir şekilde bonfirea ulaşmak işkence. Nito'ya en yakın olan bölgenin ikinci bonfireından ulaşım, minimum 2.5 dakika her şeyi atlayarak yürüme gerektiriyor. Nito yine kolay bir boss ve saldırılarının yarısı Four Kings'in aynısı.
Gwyn bu oyun için düzgün bir son boss.