Counter-Strike: Condition Zero Review (M. R. KARAKAYA)
Deleted Scenes'e inceleme yazamıyorum tuhaf bir şekilde, o yüzden buraya yazıyorum.
Deleted Scenes çok daha iyi olmakla birlikte, ''Acaba tek başına oynanabilen bir CS oyunu var mıdır lan?'' diye merak ettiğim yaşlarda, yine bir yaz tatilinde anneannemlerin Bostancı'daki evlerine gittiğimizde dayım bunun VCD'sini alıp getirmişti. ''Önce sen oyna.'' diyerek elini bile sürmedi. Günlerce oynadım. Âilece kahvaltı, öğle-akşam yemekleri yenirken benim dayımın odasındaki bilgisayarın başından kalkmayışım, başta anneannem olmak üzere tüm âile fertlerini çileden çıkaracak noktaya getirirken, anneannem bunun çözümünü kendi elinden yemeye bayıldığım içli köfte yapmakta bulmuştu. Yediğim tüm fırçalara, âile büyüklerimle girdiğim tüm kavga-tartışmalara değdiğini açık yüreklilikle ifâde edebilirim.
Oyunun bir öyküsü yok, salt görevden göreve koşuyorsunuz. Half-Life'ın bulmaca türevi kafa siken unsurlarından bir ölçüde yoksun, yer yer ''Keşke 1.3'' gibi olsaydı lan dedirten, fakat oldukça keyifli bir oynanışa sâhip. Fakat göze batan ve rahatsız eden 1-2 kusuru da yok değil. Misâl, nişan ve vuruş hassâsiyeti 1.6 yâhut evvelki oyunları gibi değil. Sikinizi koparacak mesafedeki adamın kafasının içinden gidebiliyor mermiler. Yer yer bir tahtanın arasından, zaman zaman uzak bir mesâfeden, vaziyete göre de ince bir aralıktan sıkıp düşmanı vurmak pek mümkün olmayabiliyor. Düşman alması gerekenden daha az hasar alabiliyor, siz bir yerlerde sıkışıp kalabiliyorsunuz, bir bölümü geçmek için yapmanız gereken şeyi yanlış yaptıysanız baştan başlamanız gereken yerler de oluyor, çok olmasa da.
Ezcümle, sâfî bir Counter-Strike deneyimi diyebilirim. Oynayın, oynatın.
Esenlikler.