Coffee Talk: Episode 2 - Hibiscus & Butterfly Review (serein.)
“hepimiz bir bataklıkta yaşıyoruz ama bazılarımız yıldızlara bakıyor”
Coffee Talk 2, ilk oyunun tatlı çizgisini hiç bozmayan çok başarılı bir devam oyunu olmuş. Temel oynanışta bir farklılık yok, yine sıcak içeceğinizi servis edip, müşterilerinizin hayatlarının kendiliğinden bir parçası olmaya devam ediyorsunuz. Şöyle söylemem gerekirse, bu kadar sınırlı etkileşimle bile oynanıştan yine ve hala zevk alabilmiş olmam bir yana, benim için oynanışın bu kadar ‘önemsiz bir detay’ olduğu pek az oyundan da biridir..
Soğuk ve yağmurlu havada sıcacık bir yere sığınıp, içimi ısıtacak bir şeyler içerken muhabbet etme fikri, basitliği ve içtenliğiyle beni hep büyülüyor açıkçası. O yüzden bu oyunun vaat ettiği duygusal zenginliği ve ‘sıcak battaniye’ hissini çok seviyorum, çok da tadında verebildiğini düşünüyorum.
İlk oyundan da tanıdığımız bazı karakterlerin yanısıra yeni karakterler de görüyoruz bu sefer, ki hepsi birbirinden çok farklı kişilik özelliklerine ve üsluplara sahip olsalar dahi mutlaka söyleyecek bir şeyleri olan altı dolu tiplemeler. Kafa açmıyorlar (hadi Lucas’ı da hoş göreyim), bunaltmıyorlar, en önemlisi de mizaçlarına uygun biçimde dışarıya farklı şekillerde aksetse de samimiyeti hiç bırakmıyorlar.. Her birini kusurları, zaafları ve incelikleriyle tanımanın ayrı bir zevki var bu yüzden. Özellikle ilk oyundaki haline bilinçsizce önyargı geliştirdiğimi fark ettiğim Hyde’ın duvarlarının arkasındaki gerçek Hyde’ı tanımak apayrıydı bu oyunda.
Yalnız içi değil, kalbi de ısıtıyor.