Chivalry 2 Review (Erwin)
Ülkem için, onurum için savaş alanındayım. Kaleyi ele geçirmek için saldırıyoruz ancak bulunduğum konumda işler iyi gitmiyor. Merdivenle çıkılan küçük bir alandayız ve sayıca üstünlüğü kaybetmiş durumdayız. Etrafım ise 2 düşman askeri ile çevrilmiş durumda. Durumun çok zor olduğunu bilsem de savaşmaya devam etmeliyim. 2 düşman askeri birden bana saldırmaya başlıyor. Bir sağdan, bir soldan kılıç darbeleri üstüme gelmeye başlıyor. Savunuyorum, saldırmaya çalışıyorum ancak sayıca üstünlükleri yüzünde elde ettikleri avantaj buna izin vermiyor. Hızlarını kullanıyorlar, savunmaya çalışsam da gelen sert bir saldırı sonucu elimde ki kılıcı yere düşürüyorum. Hemen en zor anlar için sakladığım ancak hiç kullanmamayı umduğum yedek kılıcımı kınından çıkarıyorum. Daha küçük, daha kötü ancak başka ne çarem var ki? Saldırıları o küçük kılıçla savurmaya başlıyorum ancak çok geçmeden o da elimden düşüyor. Ellerime bakıyorum, kendimi savunacağım hiçbir şey kalmamış durumda. Adım atacak enerjim dahi yok. Her şeyimi ortaya koymama rağmen yenilmiş durumdayım. Düşman askeri son darbeyi indirmek için kılıcını sallıyor. Can havli ile kendimi korumak için kolumu kaldırıyorum. Mantıklı olup olmadığını düşünmeye vakit bulamadan, refleks olarak gerçekleşiyor bu. Acıyı hissediyorum. Vücudumdan kan fışkırmaya başlıyor, ardından önüme kopmuş kolum düşüyor. Kılıçlarımdan sonra kolumu da kaybettiğimin farkına o an varıyorum. Düşman askerinin bana baktığını ve güldüğünü görüyorum. Bu durumdan keyif aldığı ortada. Yanında ki asker ise bana üzüntülü şekilde bakıyor. Anlıyorum ki, gülen asker, cepheye yeni katılmış toy biri iken, üzüntülü gözlerle bakan asker cephede birbirimizden o kadar da farklı olmadığımızı bilecek kadar uzun süredir cephede bulunan bir asker. Tecrübeli asker bu durumun, öldürülmemin gerekli olduğunu bilmesine rağmen, belki de daha fazla kan dökmek istemediği için, hamle yapmıyor. Durumdan keyif alan toy asker ise kılıcını son bir kez daha sallamak için kaldırıyor. Kendimi savunmak için hamle yapmaya kalksam da elimde savunabilmek için hiçbir şey kalmadığını fark ediyorum. Buradan kurtuluşum olmadığını anlıyorum. O an bünyeme garip duygular akın ediyor. Öleceğimi bilmeme rağmen içimi garip bir huzur kaplıyor, doğru şeyi yaparken öldüğüm için mi böyle huzurluyum yoksa bu dünyadan kurtulacağım için mi bilmiyorum. Gözlerimi kırpıyorum ve kendimi ölmeye hazırlarken içimden dua ediyorum. Tanrımın aldığım canlar için beni affetmesini diliyorum. Bu anda acı dolu bir çığlık sesi duyuyorum. Gözlerimi açtığımda bana son vuruşu yapmak için saldıran askerin kafasının yerinde olmadığını görüyorum. Çevreme bakıyorum ve destek geldiğini fark ediyorum. Artık yalnız değilim, yoldaşlarım yanımda. Tecrübeli askerin direndiğini ama 1 dakika kadar önce yaşadığım şeyleri yaşadığını görüyorum. Kılıcını düşürdükten sonra yaralanıp yere düşüyor. Yoldaşım bana dönüyor ve bu kahramanca direnişim yüzünden son hamleyi yapma hakkının ben de olduğunu ima eden gözlerle bakıyor. Ardından düşman hattına doğru gidiyor. Sağlam kalmış kolumla yerden düşürdüğüm kılıcı güçlükle alıyorum ve nefeslenmeye başlıyorum. Tecrübeli ve az önce bana acıdığını gördüğüm asker ile göz göze geliyoruz. Öleceğimi düşünürken hissettiğim garip huzuru gözlerinde görüyorum. Konuşmaya başlıyor: ''Ne yapman gerektiğini biliyorum.'' Birebir aynı dili konuşuyoruz. Ne kadar aynı olduğumuzu bir kez daha fark ediyorum ve bu sefer üzüntülü şekilde bakan taraf ben oluyorum ama dediği gibi; ne yapmam gerektiğini biliyorum. Kılıcı sallıyor ve canını alıyorum. Cansız bedeni yere yuvarlandıktan sonra bir bakış atıp cepheye doğru ilerlemeye başlıyorum ve o alanı ele geçiriyoruz. O gün ki savaş bittiğinde yaralarım için ordunun revir çadırına gidiyorum. Sayıca az kalmama rağmen kaçmayışım, sonuna kadar direnmiş olmam ordu kampında ağızdan ağıza yayılıyor. Vazgeçmeyişim ve onurlu davranışım adeta orduya moral oluyor. Yatma zamanı gelip, çevremde ki kalabalık azaldığında çadırıma doğru uyumaya gidiyorum. Yoldayken aynı dili, aksanı konuştuğumuz ve 2 köy yanda doğsa belki de yan yana savaşacağımız adamla birbirimizi öldürmeye çalışmamızı düşünüyorum. Düşüncelerim bir yere varmıyor. Çadıra vardığımda yatağa yöneliyorum. Hayatta kalmanın verdiği mutluluk ve ölememenin verdiği hayal kırıklığı ile gözlerimi kapatıyorum. Yarın yeni bir gün ve yeni bir savaş. Dinlenmeliyim.