logo

izigame.me

It may take some time when the page for viewing is loaded for the first time...

izigame.me

cover-Black Mesa

Thursday, February 24, 2022 1:12:48 PM

Black Mesa Review (The_Vigilante91)

1998 yılında, oyun dünyası muazzam bir şekilde sarsıldı.
Valve, "biz daha iyisini yapana kadar en iyisi bu" diyerek şimdiye kadar yapılmış olan, herkesin bir şekilde popüler oyun serilerinde de olduğu gibi dilinde olup oyuncular tarafından maruz kaldığı bir ikon haline gelen, ana karakterimiz Gordon Freeman isimli bir fizikçiyi yönettiğimiz efsane oyun Half-Life'ı piyasaya sürdü.
Half-Life bir FPS/Shooter oyunuydu fakat diğer FPS oyunlarından farkı ise Half-Life, bize karakterin gözünden hikayeyi baştan sona kadar durmadan deneyimleme şansı tanıyan, ortam atmosferinin değişkenlik gösterdiği, temeli sağlamlaştırılmış, hikayesi, anlatım dili gelişmiş ve aksiyonun neredeyse bitmediği bir oyundu. Aksiyon ve FPS'in tepelerde gezmesi sebebiyle DOOM, Quake gibi krallara bir rakip gibiydi fakat kendi içerisinde özgün bir oyundu. Benim de 2003 yılında tanışma şansı bulduğum bu efsanevi yapımın 3. oyununu Half-life hayranları olarak hala beklemekteyiz ve bu gidişle beklemeye de devam edeceğiz.
Half-Life, oyun dünyası ve o zamanki FPS'e aç oyuncular için biçilmiş kaftandı. Lakin 2. oyunun mekanikleri ilk oyunun üstüne fersah fersah yenilik eklemişti ve bu başarının sınırları da haliyle zorlanıyordu. Half-Life markası, camiaya etkisiyle beraber oyuncuların kalbini çoktan kazandı. Biz Half-Life, Half-Life 2, Half-Life 2 EP1, Half-Life 2 EP2 gibi oyunların senaryolarını yalayıp yutmuşken, Half-Life 3 konusunda umudumuz azalmıştı fakat sanki Deus Ex Machina kalıbında bir fan yapımı göklerden gezegenimize indi: BLACK MESA.
Black Mesa'yı ilk duyduğum tarih 2007 yılıydı. O zamanlar ismi Black Mesa: Source olarak duyurulmuştu ve oyunun ekran görüntülerinin yayınlandığı bir web sitesi bulmuştum ve elbette ekran görüntülerini görünce dumur olmuştum. Grafikler, dokular, ışıklandırmalar, mükemmel görünüyorlardı. Bunun bir mod olduğunu zannetmiştim fakat Crowbar Collective tarafından geliştirilen fan yapımı bir Half-Life Remake'i olduğunu sonradan anlamıştım. Ama asıl beklediğim şey orjinal oyunun atmosferinin bozulmamasıydı. Ve tabi ki asla bozulmamış! Hatta daha da detaylandırılmış. XEN bölümlerinin sonradan eklenmesi, Türkçe dil desteği derken gittikçe gazlanarak dedim ki "bu oyun olmuş". Aslında bu oyunu "Fırtına öncesi sessizlik" olarak isimlendirerek Half-Life 3'e hazırlık olarak görmüştüm ama tabi ki bunu kimse bilemez.
Şimdi bizi geçmişe götüren ve ilk Half-Life oyununu yeni mekanikler, grafikler, müzikler ile fakat aynı dozda etkisini gösterdiği, bize efsaneyi Remake halinde yeniden deneyimleme şansı sağlayan eser Black Mesa'ya yakından göz atalım!
BLACK MESA için "DETAYLANDIRILMIŞ VE MÜKEMMELLEŞTİRİLMİŞ KLASİK HALF-LIFE" ismini uygun buluyorum.
Grafikler: Oyunun grafikleri resmen Half-Life Remake için özel olarak tasarlanmış gibi. Komplike değil, kafa karıştırıcı ve düzensiz asla değil. Işıklandırmalar, gölgeler, çözünürlük oranı ne çok sade ne de çok karmaşık. Her şey yerli yerinde ve asla göz yormuyor. Dedim ya bu oyun olmuş!
Fizik: Eh, yani şimdi bir şey söylemeye gerek var mı bilmiyorum zaten Source fizik motoru oyun sırasında kendisini konuşturuyor. Half-Life 2 gibi oyunda fizik kurallarının keskin şekilde belirlendiği dönemden sonra yine Half-Life 2'nin fizik motorunu geliştirip ilk oyunun yeniden yapımına akıcı şekilde eklemek bence şahane bir iş olmuş. Olmuş bitmiş!
Optimizasyon: Oyun akıyor! Evet oyun akıyor gençler. Oyun, herkesin kişisel bilgisayarında nasıl çalışır bilmiyorum ama konu bu olsaydı zaten inceleme sırasında buna değinmezdim değil mi? "Sadece optimizasyon için bile alınır" diye ortaya ciddi bir iddia bırakabilirim çünkü öyle. Oyun akıyor!
Müzikler: Müzikler beni çok nadiren de olsa rahatsız etti fakat bunun sebebi sesin diğer seslere oranla daha fazla çıkması. Bunu tutturamamışlar ama "tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış" misali müziklerin de dağ gibi oyuna olumsuz etkisi o tavşan gibi hani öyle diyeyim. Müziğin sesini yarılamak oyuna daha iyi konsantre olmamı sağladı. Ama bu, müzikleri beğenmediğim anlamına da gelmiyor.
Atmosfer: Half-Life (1998) = Black Mesa (2020). Yeterince açık mı?
Yine de açıklayayım: Havalandırmadan aniden inen bir Headcrab beni zamanında koltuğumdan zıplatmıştı. Black Mesa da aynısını yaptı. Black Mesa tesisini temizlemek için gönderilmiş amerikan askerleri ile savaşırken aynı gerilimi Black Mesa'da da yaşadım. Gerilim ve aksiyon hissi hem Half-Life'ın hemde Black Mesa'nın çok iyi sağladığı bir etken. Bunlarla birlikte yaratıkların, silah seslerinin sertliği, vurgusu, tonu, yankısı ve doğallığı da atmosfere kattığı gerçeklik hissini köklüyor. Karakterlerin seslendirmelerin çoğunun aynı şekilde kalması da atmosferi ve oyunun özünü pozitif yönde etkilemiş hatta üzerine bambaşka ayrıntılar katmış. On numara beş yıldız diyorum!
Vuruş hissi: Kıvamında! Elbette mükemmel değil ama parçalanma efektleri, silah sesi, etki, tepki ve Source fizik motorunun katkısı gibi kavramların bütünlüğünü ele alınmış şekilde incelersek potansiyelini gayet iyi kullanmış.
Daha pek çok olumlu yenilikle birlikte Black Mesa, son yıllarda çıkan Remastered ve Remake furyası arasında yüksek kalite olarak parmakla gösterilebilecek oyunlardan birisi. Resident Evil 2, Mafia: Definitive Edition gibi azınlık olarak üst kalite Remake oyunlar gördüğümüz dönemde oyun şirketleri de bunu bir ticari fırsat olarak görüyor. Böyle olunca da hızlı tüketim mantığıyla birlikte kalitesizliği de beraberinde getiriyor. Ama içlerinden harika yeniden yapımlar az da olsa aradan sıyrılıp çıkıyor. Ve tabi tadını aldık mı etkisi de uzun oluyor. Tıpkı Black Mesa gibi!
Son sözler: Tarihin tozlu rafları arasında asla silinip gitmeyecek olan Half-Life markasının özünü en uygun şekilde koruyan, büyük hayran kitlelerine ulaşmış bu efsanevi oyunun günümüzde olabilecek en elit şekliyle bizlere sunulmuş, son derece başarılı olan yeniden yapımı BLACK MESA'yı, sadece Half-Life fanlarına değil aynı zamanda tüm oyunseverlere de şiddetle tavsiye ediyorum!