Battlefield 1 Review (vito_scaletta)
PC oyun piyasasına girişim Call of Duty'nin ilk çıktığı yıllara kadar dayanıyor. O zamanlar Pro Gamer adında sevdiğimiz bir oyun dergisi de var. Açıp içindekileri okuyor ve her bir görseli kadrajıma alıyordum. Derken günler ayları, aylar da yılları kovalamaya başladı. İkinci Dünya temasına sahip oyunların delisiydim, seviyordum abi. Sonra başımıza modern dünya savaşı diye bir şey çıkardılar ki bak onların da çoğunu beğenerek oynadım. Futuristik savaş temalı oyunlara sıra geldi bu kez, onlar da elimizden geçmeye başladı ama unuttuğumuz bir şey vardı: 60 milyon insanın yer aldığı, imparatorlukları bitiren ve yeni ülkelerin ortaya çıktığı bir 1. Dünya Savaşı vardı. Herkes böyle bir savaş yokmuş gibi davranıyordu. Bazıları, satış stratejisi diyebilir; bazıları başka bir spekülasyon ortaya atabilir, her ne olursa olsun birinin bir gün bu oyunu çıkaracağını tahmin ediyordum ama sadece bunun kim olacağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Derken Battlefield 1 çıktı ve biz oyunseverlerin beğenisine sunuldu. Gelin hep beraber Dünya'nın seyrini değiştiren bu savaşı nasıl yapmışlar birlikte inceleyelim.
Öncelikle söylemem gerekiyor, her şeyi devletten beklersen hazır tepside bir şeyler sunmuş olurum. Ben bu yazıyı yazarken, tamamen hikaye modunu baz alarak konuşuyor olacağım. Çok oyunculu modu için başka yerlere göz gezdirmen gerekecek. Battlefield 1, 5 farklı karakterin bulunduğu kısa bir hikaye bölümü içeriyor. İlk bölümde, düşmanla çarpışırken ölüyor ve öldüğünde doğum yılın ve ölüm yılın yazacak şekilde hayatın sonlanmış oluyor. Ardından başka bir kişi ile devam ediyorsun, amacın hayatta kalmak değil. Savaş atmosferini, kan gölünü ve bu çılgınlığı gözler önüne serebilmek her yiğidin harcı değil. Ölüyorsun, ölüyorsun ve yine ölüyorsun. Her seferinde yeni bir isimle, düşman karşısına çıkıyorsun, ta ki bu cehennemi iliklerinde hissedene kadar durmuyorsun. Yeri geliyor bir tank sürüyorsun, düşman hattının içine dalıp onları bozguna uğratmaya çalışıyorsun; yeri geliyor planörlerle düşmana bomba yağdırmaya başlıyorsun. Bir bakmışsın İtalya Alplerinde zırhlı bir ölüm makinesi olarak düşmana mermi kusuyorsun, bir de bakıyorsun ki Çanakkale Seddülbahir tarafına çıkarma yapmaya çalışıp atalarının ne kadar iyi çarpıştıklarını gözlüyorsun. Arapların Osmanlılar karşısında nasıl ayaklandıklarını anlatan bir senaryo bile oyun içerisinde yer alıyor. Hikaye ile ilgili tek kötü olan, senaryo modunun kısa olması, daha uzun yapmalarını isterdim.
Battlefield 1, senaryosunu bize aktarırken etkileyici anlatımıyla da göz dolduruyor. Anlatan kişinin ses tonu oldukça başarılı, devamında ne olacak diye pür dikkat konuşmacıyı dinliyorsun. Bir senaryo kaleme alınırken, öncelikle sana yazılı bir şekilde olanı biteni anlatıyor. Bu da hikayenin içine derinlemesine dalmayı kolaylaştırıyor. Görseller harika, mekanlar gayet başarılı bir şekilde dizayn edilmiş. Gözlerin bayram ziyafeti çekecek, hazırlansan iyi olur. Sadece atalarının oynadıkları bölümlerde biraz abartıya kaçmış olsalar da, sonuçta bir oyun oynadığını unutmamalısın. Çok da dert ediyorsan, oyunu sen yapacaksın arkadaş. Kuru kuruya pasif agresiflikle olacak şeyler değil bunlar. Bak adamlar neler yapıyor? Sen öfkeden patlamaya devam et. Kimse umursamıyor. Tek yol var: kendimizi geliştirmek, ilerlemek.
Neyse çok da uzatmadan çok oyunculu moda senin için girdim, çokça haritası ve oyuncu kitlesi hala bulunuyor. Girebilir ve Sam Amca'nın arkadaşlarını teker teker indirebilirsin. İyi bir refleksin varsa ve Red Kit gibi gölgenden bile önce silah çekip düşmanı dağıtabiliyorsan, tam sana göre. Bak sana göre diyorum, bana değil. 1. Dünya Savaşı'nda 60 milyon insan savaştı, asker ne kadar azalırsa, gönüllü delikanlıların savaşa alınması için daha çok sebep oluştu. Uygun bir dönemde sen de bu bayrağı taşıyabilir, ölen ruhların kanlarının boş yere dökülmemiş olduğundan emin olabilirsin. Oynayın, oynattırın bu oyunu. Çok da şey yapmayın...