Avatar: Frontiers of Pandora Review (Dark Lord)
Avatar: Frontiers of Pandora'yı sadece 1 saat oynadıktan sonra bile, oyunun ne kadar yüzeysel olduğunu görmek zor değil. İlk anlardan itibaren oyun, Pandora'nın o eşsiz atmosferini yansıtmak yerine, sanki Far Cry'ın bir modifikasyonuymuş gibi hissettiriyor. Daha en başından görevlerin yapısı ve oynanış mekanikleri, "Bunu daha önce oynamıştım," dedirtiyor.
Oyunun dünyası güzel görünüyor, evet, ama görsellik bir oyunu kurtarmaya yetmez. Pandora gibi derin bir evrende geçiyor olmasına rağmen, oyunda ruh yok. İlk dakikalarda hikayenin sizi içine çekeceği hissine kapılmayı bekliyorsunuz ama bunun yerine yüzeysel ve klişe bir anlatımla karşılaşıyorsunuz. Na’vi halkı ve Pandora'nın ekosistemiyle bağlantı kurma hissi neredeyse hiç yok.
Açık dünya kısmı ise hayranlık uyandırmak yerine, "Yine mi klasik açık dünya görevleri?" dedirtiyor.
Sadece 1 saat içinde bile, Ubisoft'un "Avatar" ismini kullanarak bizi Far Cry'nın başka bir versiyonuna soktuğunu açıkça hissediyorsunuz. Pandora’nın büyüsü ne yazık ki oyuna yansımıyor. Eğer bu ilk izlenim oyunun geneline yayılıyorsa, uzun vadede durumun çok da değişmeyeceğini tahmin etmek zor değil.