logo

izigame.me

It may take some time when the page for viewing is loaded for the first time...

izigame.me

cover-Assassin's Creed II

Thursday, October 10, 2024 1:33:08 PM

Assassin's Creed II Review (testo taylan)

Assassin's Creed 2, her ne kadar birçok oyuncu için bir klasik sayılıp göklere çıkartılsa da, benim için aynı seviyeye ulaşamadı. Oyunun bazı yönlerini gerçekten beğendim, hikayesi sürükleyici, karakterler etkileyici, ve tarihi atmosfer mükemmel bir şekilde yaratılmış. Ama iş oynanışa ve açık dünya tasarımına gelince, orada işler pek yolunda gitmiyor.

Öncelikle, Ezio'nun hikayesi gerçekten güzel işlenmiş. Genç bir adamın ailesini kaybetmesi ve bu trajedinin ardından intikam yoluna çıkması, oyunun en güçlü noktası. Bu kişisel yolculuğa şahit olmak, beni içine çekti. Oyunun seslendirmeleri, diyaloglar ve dönemin büyük figürleriyle olan etkileşimleri etkileyici. Leonardo da Vinci ile işbirliği yapmak ya da Medici ailesiyle bağlantılı olmak gibi detaylar, oyuna gerçekten benzersiz bir hava katıyor.

Açık dünyaya gelince… İtalya ne kadar güzel olsa da, ne yazık ki bu dünyada yapacak ilginç şeyler bulmak zor. Yan görevler ve ekstra aktiviteler fazla tekrara dayalı ve zamanla çok sıradan hale geliyor. Mesela, her şehirde neredeyse aynı tür görevlerle karşılaşıyorsunuz: Birini takip et, bir mektup taşı, birkaç hırsızı kovala… Bunlar başlangıçta ilginç olabilir, ancak 10-15 saat sonra artık insanın midesi bulanıyor. Ayrıca haritada toplanabilir öğeler (örneğin tüyler) oyuna derinlik katmak yerine gereksiz bir iş yükü gibi hissettiriyor. Toplanacak şeylerin oyuna katkısı yok, hikayeye etkisi yok, sadece zaman alıcı bir yan aktivite olarak eklenmişler.

Görev tasarımı ise gerçekten beni hayal kırıklığına uğrattı. Her ne kadar hikaye görevleri güçlü bir anlatı sunsa da, bu görevlerin oynanışa yansıması çok kısır. Ana görevlerde bile bazen sadece belirli bir kişiyi bulup öldürmekten ibaret işler yapıyorsunuz ve bu süreçte ne stratejik bir derinlik ne de özgürlük var. Oyuncuya farklı yollar sunulmuş gibi gözükse de, genelde sadece bir yolu seçmek zorunda kalıyorsunuz. Görevler hep aynı yapıyı izliyor ve çeşitlilik eksikliği, bir süre sonra monotonluk yaratıyor.

Assassin's Creed 2'nin parkur sistemi ilk bakışta etkileyici görünse de, pratikte sorunlar yaratıyor. Ezio'nun çatıdan çatıya atlaması ve binalara tırmanması eğlenceli olabilir, ancak hareketlerin akıcılığı eksik. Karakter bazen yanlış yerlere tırmanıyor ya da gereksiz yere bir duvara yapışıyor. Bu da özellikle hızlı hareket etmeniz gereken anlarda can sıkıcı oluyor.

Dövüş sistemi ise… Bu oyunda gerçekten hayal kırıklığı yaratan başka bir unsur. Assassin’s Creed 2’de dövüşler basit bir "bekle ve karşı atağa geç" formülü üzerine kurulu. Düşmanlar size saldırana kadar bekleyip, doğru anda karşılık veriyorsunuz ve bu taktik neredeyse her dövüşte geçerli. Bu, başlarda eğlenceli olabilir ama zamanla dövüşlerin hiçbir zorluk ya da stratejik derinlik sunmadığını fark ediyorsunuz. Saldırıları engellemek ya da kaçmak yerine, sürekli karşı atak yaparak oyunun dövüşlerini hızlıca geçmek mümkün oluyor. Düşmanlar arasındaki çeşitlilik de yetersiz, bir süre sonra tüm düşman tiplerini gördüğünüzde, dövüşler de heyecanını yitiriyor.

Tüm bunlar bir araya geldiğinde, oyunun en güçlü yanları olan hikaye, atmosfer ve tarihsel bağlam ne yazık ki oynanışla dengelenemiyor. Oyunun sunduğu dünya güzel ama bu dünyada dolaşmak bir süre sonra bir angarya haline geliyor. Oynanıştaki tekrara dayalı görevler, parkur sisteminin zayıflıkları ve dövüşlerin basitliği, Assassin’s Creed 2’nin potansiyelini tam anlamıyla kullanamadığı izlenimini veriyor. Bu nedenle, oyunun "herkesin mutlaka oynaması gereken bir başyapıt" olarak lanse edilmesini biraz abartılı buluyorum. Bir oyunun ne kadar güzel göründüğü ya da ne kadar etkileyici bir hikayeye sahip olduğu kadar, oynanışının da güçlü olması gerektiğini düşünüyorum.