Amnesia: The Bunker Review (EFK)
AMNESIA SERISININ BENDEKİ YERİ VE FRICTONAL GAMES OYUNLARI
Frictional Games'in oyunlarını yıllar önce 2011'de Amnesia: The Dark Descent oyunu ile öğrenmiştim. Korku oyunu kavramı ile tanışmam da aslında o zaman olmuştu. Bu yüzden Amnesia serisinin yeri ben de her zaman ayrıydı. Baya geç olsa da stüdyonun yaptığı ilk oyun serisi olan Penumbra'yı da oynamış Amnesia'dan çok sevmiştim. Gizem dolu ve sürükleyici hikayesi ve kendini savunamadığın türdeki korku oyunlarında gördüğüm en iyi oynanış stili Penumbra'daydı.
Fakat Amnesia bana her zaman oynanış açısından ve hikaye açısından eksik bir seri gibi gelirdi. TDD'da oynanış o kadar çok göze batmıyor olsa da hikaye çok göze batıyordu. Oynayanın notları okuyası gelmiyor çünkü hikaye bir türlü içine çekmiyordu. Bu sorun Penumbra'da yokken Amnesia'da başlamıştı. Aynı şekilde oynanış kıtlığı da Amnesia'da başlamıştı. Penumbra'daki bir takım özellikler; birden fazla ışık kaynağı, ilk oyununda yaratıklara karşı kendimizi savunabilme, bulmacaların yaratıcılığı, oyunun meşhur fizik motorunun mekanik-dinamik açısından tutarlı olması gibi özellikleri Amnesia'ya göre daha kaliteli bir oyun olmasını sağlıyordu.
Bu arada şundan bahsetmem gerek ki ben oyunlarda her zaman ilk önce oynanışa önem veririm çünkü oynadığımız şey nihayetinde bir 'oyun'. Stüdyonun çıkardığı SOMA oyunu her ne kadar kusursuz denilebilecek bir hikayeye sahip olsa da kendisi oynanış açısından dümdüz bir yürüme simülasyonuydu. Bu yüzden hikayesi SOMA kadar iyi olmasa da ortalama üstü hikayesi ve ortalama üstü oynayışı yüzünden Penumbra'yı daha çok severim.
Amnesia serisi TDD'dan sonra 2 tane daha devam oyunu daha çıkardı.
Amnesia A Machine For Pigs: En iyi hikayeli Amnesia oyunu fakat aynı zamanda da en kötü oynanışa sahip Amnesia oyunu.
Amnesia Rebirth: Oynanış olarak TDD'a benzer, atmosfer açısından daha iyi ama hikaye olarak TDD'ın bile gerisinde kalan insanın kafasını karıştırıp sevip sevmediğini anlamakta zorluk çekeceği türden bir devam oyunu.
Yani kısaca Amnesia serisi hiç bir zaman "Ahan da bu oyun olmuş işte!" dedirtmedi bana. Fakat geldik 2023'e ve karşımızda Frictional Games'in cesurca yeniliklerle karşımıza çıkardığı The Bunker devam oyunu var.
THE BUNKER
Stüdyo bu oyunla beraber kendi içerisinde inanılmaz bir yeniliğe adım atıp sırtındaki ölü toprağını kaldırmış bulunuyor. Kendini savunamama olayı kalkmış ve yerine kesinlikle daha mantıklı bulduğum sınırlı savunma gelmiş. Ve bir çok daha FG oyunları için güzel yenilikler gelmiş. Kısıtlı envanter, dinamik yaratık, çizgisel olmayan level dizaynı, tekrar oynanabilirlik gibi öğeler yıllardır farklı hayatta kalma oyunlarında gördüğümüz klasikleşmiş öğeler fakat Amnesia oyunları için tamamen yeni. Yani "Bu oyun Amnesia'nın silahlısı." gibi yorumlar gerçekten çok mantıksız çünkü bu oyunun ismi Amnesia olmasa Amnesia ile neredeyse alakası bile yok.
Oyun çıkmadan önce bu öğelerin birleşiminin oyunu çorbaya çevireceğini düşünüyordum. Çünkü The Bunker tüm korku oyunlarındaki güzel parçaları alıp tamamen toplama bir oyun gibi duruyordu. Fakat bu öğelerin birleşimi ile oyun çorba değil nihai formuna bürünmüş diyebilirim. Eklenen tüm yenilikler gerçekten Amnesia'ya çok yakışmış. Ve oynadıktan FG'in yaptığı oyunlar arasında en iyi oynanışa sahip oyunun The Bunker olduğunu söyleyebilirim.
Peki Bunker hakkında beğenmediğim şeyler nedir?
'BULMACALARA FARKLI YOLLARLA YAKLAŞ' DENİYOR AMA DOĞRU DÜZGÜN BULMACA YOK
Oyun sürekli bulmacalara farklı yollarla yaklaşmakla ilgili sloganlarla pazarlandı. Fakat oyunda farklı yollarla yaklaşabileceğiniz 2 bulmaca var. Kapılar ve fareler. Eğer bu kadar ağır bir şekilde immersive sim vurgusu yapılarak pazarlanmasaydı bu gözüme kesinlikle batmazdı. Fakat oyunu bitirdiğimde biraz hayal kırıklığına uğradığım söylenebilir. Ama daha fazla şey eklenseydi de oyunun gereksiz komplike olabileceğini düşünüyorum bu haliyle bile oyunu fazla komplike bulan insanlar var hali hazırda. FG casual oyuncular için doğru bir seçim yapmış denilebilir ama beni kesinlikle kesmedi.
OYUNUN SADECE İLK YARIM SAATİ KORKUNÇ
Bu oyunla beraber korku oyunlarında korkmak için scripted eventlerin yani önceden kodlanmış olayların olması gerektiğini anladım. Alien Isolation'da da hiç korkmamıştım fakat onu o oyunla alakalı sanmıştım fakat sebebi tamamen düşmanın dinamik olmasındanmış. Oyunda başta bi korkuyorsunuz, tırsıyorsunuz fakat düşmanla ilk karşılaşmanızdan sonra artık düşman ne zaman gelirse gelsin korkmamaya başlıyorsunuz. Sadece içinizde hala şunları yapsam yaratık gelir mi diye bir paranoya oluşuyor o da tamamen oyunu save sisteminin manuel olmasından kaynaklı save in gitme korkusu. Fakat oyun ilerisinde korkunç olmasa bile ara sıra ödünüzün patladığı sekanslar oluyor.
TEKRAR OYNANABİLİRLİK MEVZUSU BİRAZ YALAN GİBİ
Stüdyo SOMA tarzında yeni bir oyun yapıyor yaklaşık 2 3 yıldır, bu yüzden bu oyunu da para kazandırması için çıkarttıklarını düşünüyorum. O yüzden ekibin küçük bir kısmı bu oyunla ilgilendi ve diğer büyük kısmı büyük oyunla ilgileniyor. Zaten oyunun dosyalarına bakarsanız oyunun Amnesia: Rebirth'in DLCsi olarak adlandırıldığını görebilirsiniz. Bundan mütevellit oyun oldukça kısa. Stüdyolarda genelde böyle durumda karşılaşınca oyunu tekrar oynanabilir yapmaya çalışırlar ki bu kadar para ödedik 3 saat oyun oynadık diyenleri durdurabilsinler. Bu oyunda da o çabayı görebiliyoruz: Rastgele çıkan itemlar, variller ve tek oynayışta keşfedemeyeceğiniz kadar karmaşık bir harita. Fakat bunların hiç biri oyunu tekrar oynanabilir kılmamış bence. Ben oyunu ilk bitirdiğimde bir daha oynayasım çok gelmedi bu kadar Amnesia fanı olmama rağmen. Sıradan bir oyuncu bitirdiğinde yeniden oynamayı hiç istemez diye düşünüyorum. Ama bu oyun uzun olsaydı da aşırı sıkıcı olacağını da düşünüyorum. Bence artık bi oyunun parasını hak edebilmesi için uzun olması gerektiği düşüncesini bi kenara bırakmak lazım.
HİKAYE TAM POTANSİYELİNİ YERİNE GETİREMEMİŞ VE ACELEYE GETİRİLMİŞ
Bu durum Rebirth'te de vardı. Hikaye için büyük bir potansiyel olacak yeni lovecraftımsı boyut olan 'dark world'u eklemişlerdi. Fakat onda da bu potansiyeli kullanamamışlardı. Aynısı bu oyunda da var potansiyel büyük ama kullanılamamış. Bu oyunda da hikaye diğer oyunlardaki gibi notlarla anlatılıyor fakat bu sefer yine Penumbra'da ki gibi merak uyandırıcı. Sığınakta askerlerin yazdığı günlük sayfalarını buldukça hikaye hakkında ufak ufak parçalar elde ediyoruz ve eninde sonunda büyük portreye ulaşıyoruz. Ve büyük portreye ulaşmamızı sağladıkları yolu o kadar çok sevdim ki, hikayede ki olayları dramatize edip oyuncunun gözüne sokmadan çok güzel bir şekilde aktarmışlar oyuncuya. Fakat hikaye de final kısımlarında kesinlikle aceleye gelmiş diyebilirim. Tam her şey işte şimdi ilginçleşiyor dendiğinde oyun bitiyor. Ve oyunun sonu da bence çok kötü. 2 farklı son var ve ikisi de birbirinin aynısı. Oyunun yaptığı en kötü şey sanırım finali aceleye getirmek ve ortalama altı bi sonla oyunu kapatmak.
Gelelim final yorumuna...
Bu oyunu aşağıdakiler hiç düşünmeden alıp oynayabilir ve pişman olmaz:
-Alien Isolation'ı sevmiş olanlar,
-Hayatta kalma korku türünü sevenler fakat oynanışa daha çok önem verenler,
-Resident Evil tarzı oynanışı sevenler,
-Oyunlarda keşif yapmayı sevenler,
-Bu tarz oyunların kısa olunca daha iyi olduğunu bilenler ve 235 tl verip 3 saatte bitirince pişman olmayacaklar.
Eğer bunlara zıt düşüyorsanız The Bunker'ı oynamanızı tavsiye etmem.
Ben oyunu sevdim fakat stüdyo tüm dikkatini bu oyuna verseydi düşüncelerim çok daha farklı olup daha çok sevebilirdim. Korku oyunu sektörüne yeni bir şeyler eklemiyor ama kesinlikle hayatta kalma korku türünün en baba örneklerinden oldu bu oyun benim için. FG oyunları açısından SOMA ile kafamda tartıp dursam da galiba en sevdiğim FG oyunu bu oldu. Oyuna puanım 100 üzerinden 78.