A Plague Tale: Innocence Review (Morgenröte)
A Plague Tale: Innoncence, 3-4 günde bitirdiğim keyifli yapım benim için. Ama özellikle söylenmesi gereken bir şey var ki onu kesinlikle belirtmeliyim. Hikaye odaklı çok severim, ancak uzunca bir aradır beni içine çeken bir yapım olmadı maalesef. Oyunlara başlıyorum, bir yerden sonra nedense hiç gitmiyor, yarıda bırakıp siliyorum. Sorun acaba bende mi, yaşlandım mı derken bu oyuna başladım, iyi ki başlamışım. Yeminle moralim yerine geldi, demek ki oyunlar hala keyifli mi keyifli, bu oyunu bitirmeliyim dedim ve bitirdim. Sırf bu yüzden bile oyuna olumlu verebilirim. Ancak tabii ki birkaç can sıkan durum da mevcut oyunda. Alt paragraflarda onlardan da söz edeyim.
A Plague Tale: Innocence; 14. yüzyıl Fransa'sında geçen; macera, aksiyon ve gizlilik öğeleri barındıran, gerçekdışı bir temaya sahip tarihî oyun olarak tanımlayabiliriz. Oyun, Orta Çağ'ın en büyük olaylardan biri Yüz Yıl Savaşları sırasında geçmekte ve insanlığın başına gelmiş en büyük felaketlerden biri olan vebayı, namıdiğer Kara Ölüm'ü ele alıyor. Ancak oyundaki bu ölüm, insanları dahi birkaç saniye içinde canlı canlı yiyerek yok eden aç, kudurmuş fare grupları neticesinde oluyor. Oynarken "Ne bu ya, Çernobil'de mi mutasyona uğradı bunlar dedim."
Kısaca hikayeye değinelim. Oyunun ana karakteri Amicia, de Rune hanedanından gelen bir soyludur. Açılış sekansında çok sevgili babası ve köpeğiyle orman gezer, sapanıyla birkaç antrenman yapar. Ancak ilerleyen dakikalarda köpeği bilinmeyen bir nedenden feci şekilde can verecektir. Baba - kız eve döner. Amicia, annesi ve kardeşi Hugo ile konuşur. Amicia'nın küçük kardeşi Hugo, küçüklüğünden beri gizemli ve tehlikeli bir hastalığa sahiptir. İlk başta panik atak benzeri bir şey olarak görünen bu hastalıktan bundan daha fazlasıdır. Annesini onu küçük bir odada izole etmiş, çeşitli ilaç ve iksirlerle onu tedavi etmeye çalışmaktadır. Ancak birkaç saniyelik geçişten sonra, ev -daha sonra Engizisyon olarak adlandırılacak- kişiler tarafından basılır ve baba Robert de Rune, Amicia'nın gözlerinin önünden Engizisyon komutanı tarafından öldürülür. Askerler bilinmedik bir nedenden dolayı Hugo'yu aramaktadır. Askerler hanedeki her kişiyi kılıçtan geçirirken Amicia ve kardeşi Hugo buradan kaçmalı ve annesi Beatrice'in ona söz ettiği, Hugo'nun hastalığına karşı ilaç geliştirmekte olan Doktor Laurentius'u bulmalıdırlar. Bu yetim iki kardeş bu katliamdan nasıl kurtulacak, yolda başlarına ne gibi olaylar gelecek, doktor oğlanı tedavi edilebilecek mi, bu fareler ve Engizisyon neyin nesi, neden Hugo'yu arıyorlar... Oyun tüm bu soruları yanıtlıyor.
Hikayeye girişten sonra oynanışa ve atmosfere geçelim ve iyisini önce yazayım. Atmosfer muhteşem! Girişte de yazdığım gibi oyun sizi ilk anlarda içine çekmekte. Karanlık tema gayet hoşuma gitti. Grafikler anlamadığım bir blurluk haricinde güzel ve sanat yönetmeninin eline sağlık diyorum. Oyundan birçok ekran görüntüsü aldım. Ancaaaak... Karakterle hiçbir bağ kuramadım. O istenilen abla - kardeş havasına giremedim maalesef. Ayrıca yan karakterler de çok zayıf. Ve arttırıyorum: Oynanış bana kalırsa rezalet. Yok abi, ben oyuncuyu gereksiz yere zorlamak için yapılan bu işlerden hiç hazzetmiyorum.
Başlayalım: Kızımız sadece sapan kullanıyor. Bu sapanla çeşitli nesnelere ateş ediyor ve miğfersiz düşmanları öldürebiliyoruz. Sapan sadece dikkat dağıtmak, nesnelerle etkileşime geçmek ve/veya uzaktan düşmanları etkisiz hale getirmek için kullanılmalıydı. Şu kızın eline bir hançer, bıçak vermeyi kimse akıl edememiş mi?
Daha da büyük rezaletse meşale kullanımı. Oyunda ana ilerleyiş farelerden kaçmak üzerine, tamam buna katılıyorum. Bunun için ateşe veya ışığa muhtaçsınız. Ancak öyle bir olaya imza atmışlar ki ben böyle saçmalık görmedim. Karakterimiz bir meşale buluyor, ki oyundaki meşaleler sonsuza kadar yanıyor. Ancak bunu yapımcılar nasıl çözmüş dersiniz? Bir tümsek koyalım. Karakter elinde tümseğe kadar geliyor, meşaleyi yuvasına takıyor; sonra önce kardeşini geçiriyor, ardından kendisi tümsekten atlıyor ve geçiyor. Biz yine meşalesiz kaldık. Ateşin ve ışığın bu denli hayati olduğu bir dünyada kimse meşaleyi öylece bırakmaz. Duvara veya yere koy, kardeşine ver, tutsun. Ama yok. Meşale olmadığında ise çubukları ateşe verip öyle ilerliyoruz. Ancak ne hikmetse bu dallar sadece on saniye dayanıyor. Kibrit çöpü mü ya, nasıl kalınca bir odun sadece on saniye dayanır. E peki, madem bu kadar kısa yanıyor, neden sadece bir tane taşıyabiliyor bu karakter? E bir iki tane daha taşısa veya kardeşine verse bir tane de yedek olarak. Yok, illa oyuncu zorlanacak.
Oyundaki eşya toplama, bir şeyleri üretme mekaniği de gereksiz ve bir işe yaramıyor gibi geldi. Ekledik, çeşitlilik olsun diye yapılmış bir şeyler işte.
He bir de, kilise bahçesinde bir yarma ile kapıştığımız sahne aklıma geldi. Sapanla koca adamı alt ediyoruz. Ama dur, önce oyuncu hele bir şu yarmanın zırh menteşelerine nişan alsın. Hahaha.
He bir de bazı yerlerde bulmacalar var. Onlar da eh işte.
Oyun mekaniği dediğim gibi kötü. Aynı şeyleri defalarca tekrarlıyoruz. Evet, oyun sizi kısmen özgür bırakmış görünse de aslında yapılacak şey belli. Bir de yapay zekanın bu kadar kötü olmasını beklemiyordum hiç. Üç metre önünü görmüyor, hiçbir şey duymuyor. Herkes yetimleri arıyor, düşmanın biri sizi gördükten beş saniye sonra "aman, bir şey yok, yanlış görmüşüm herhalde" diyor. Saçma sapan bir yapay zeka örneği daha.
Neyse biraz da müzik ve seslere bakalım. Burada da bir karşıtlık mevcut ne yazık ki. Oyundaki müzikler atmosfer ve o karanlık havaya çok uygun. Gerek düşmanlar gerekse farelerle ilgili sahnelerde istenilen gerginliği iyi yansıtıyor. Ancaaaak. Evet, bir ancak daha. Seslendirme yine yerlerde. Bu ne yapmacık ve rezalet bir seslendirmedir yahu. Hele ki Amicia'nın seslendirmesi çok kötü olmuş. Zaten yüz neredeyse hiç oynamıyor, hiçbir duygu belirtisi yok, üstüne de bu ruhsuz seslendirme eklenince kalite yerlerde maalesef.
Oyun bende maalesef the Last of Us'un bir Orta Çağ çakması düşüncesi uyandırdı. Sonuç olarak, her ne kadar 3A oyun olarak lanse edilse de bence çerezlik oynanır. Tüm olumsuzluklarına ve eksikliklerine rağmen keyifli bir 10 saat geçirebilirsiniz. Ben indirimde 50 liraya almıştım. Fiyat değişikliğinden sonra 100 liraya düşüyormuş. 100 lira eder mi bilemedim. Alıp almamak size kalmış.