Bu oyun tam anlamıyla şahsına münhasır bir deneyim sunuyor. Yani oturup “ben biraz hesap yapayım, üçgen kuralıyla torpido atayım” diyorsan — bingo, doğru yerdesin. Oyun resmen geometri dersi gibi ama sıkıcı değil, aksine öyle bir veriyor ki o hesaplama hissini, kendini denizaltı kaptanı sanmaya başlıyorsun.
Her şey gerçek zamanlı, mürettebat desen ayrı dert ayrı tat. Torpido kontrolü, yön, hız, düşmanın olası rotası derken bir bakmışsın 4 saattir gözünü kırpmadan periskopa bakıyorsun. Hele ki denizciliğe bir merakın varsa, “acaba II. Dünya Savaşı’nda denizaltı kullanmak nasıldı?” diye düşünüyorsan, bu oyun seni koltuktan alıp doğrudan okyanusun dibine yolluyor.
Ama uyarmadı deme — başta biraz kafa yakıyor. İlk 10 saatte “neden hiçbir şey vuramıyorum?” diye sorgularsın, hesap tutmaz, torpidolar gider ama hedefi pas geçer. Sinirler alınır. Ama sonra bir bakmışsın, 5000 metre öteden hesapladığın atış tam isabet, mürettebat alkışlıyor (gerçi içlerinden). O an işte… bağımlılık yapıyor.