Phasmophobia, korku oyunları arasında bana kalırsa çok özel bir yerde duruyor. Çünkü burada elinde silah yok, devasa canavarlar peşinden koşmuyor ya da zombileri doğramıyorsun. Bunun yerine, bir el feneri, eski püskü bir EMF cihazı ve yanındaki üç korkak arkadaşla, karanlık bir evin içinde neyin peşinde olduğunu anlamaya çalışıyorsun. İşte oyunun en iyi yaptığı şey de tam olarak bu: bilinmezlik korkusu.
Oynarken yaşadığım atmosfer gerçekten inanılmaz. Kapı arkasından gelen ufak bir tıkırtı bile kalp atışlarımı hızlandırıyor. Özellikle sesli sohbetle oynamak bambaşka bir seviye. Hayaletin sesleri duyduğunu bilmek ve o an mikrofonu kapatmaya çalışmak mı dersin, dolaba tıkışıp “beni bulma” diye dua etmek mi… İnanılmaz anlar yaşatıyor.
Oyun ekipmanları ve hayalet türleri bakımından da güzel düşünülmüş. Her hayaletin farklı davranışları ve belirtileri var, bu da her görevde neyle karşılaşacağını bilememenin heyecanını hep diri tutuyor. Özellikle ruh telsiziyle konuştuğun anlar, fazlasıyla tüy ürpertici.(Türkçe konuşunca olmuyor o yanı eksik kalmış)
Eksiklerine gelirsek; tek başına pek bir anlamı yok bu oyunun. Yapay zeka biraz daha akıllı olsa, görev çeşitliliği artsa tadından yenmez. Bazen hayaletlerin davranışları kopyala-yapıştır gibi hissettirebiliyor. Ayrıca uzun süre oynayınca bazı görevler birbirini tekrarlıyor ama arkadaş ortamıyla oynadığında bu eksikler göze batmıyor bile.
Kısaca toparlamak gerekirse: Phasmophobia, arkadaş grubuyla korku dolu ama aynı zamanda kahkahalara boğulacağınız, unutulmaz anlar bırakabilecek bir oyun. Küçük stüdyodan çıkıp böyle bir atmosfer yaratmaları büyük iş. Korku türünü seven herkesin en azından bir kez denemesi gereken yapımlardan.