I AM THE KING WHO WILL CREATE A UTOPIA WHERE EVERYONE IS PEACEFUL
Atlus yine harika bir iş çıkarmış! P5R ile tanışmamın üzerinden sadece 5-6 ay geçti ama bu adamların yaptığı her iş beni tatmin etmekle kalmıyor, adeta zirve yaşatıyor. Her oyunlarından kalite akıyor. Metaphor ise oynadığım üçüncü Atlus oyunu ve kesinlikle JRPG türünün zirve örneklerinden biri.
(Bu inceleme sığmadığı için yorumdan devam edilmiştir haberinize oyunun en önemli şeylerinden biri Archtypelerede orada değindim haberinize.)
Bu incelemede oyunun hikayesine, sunduğu içeriğe, klasik Persona mekaniklerine eklenen yenilikler varmı ?, özgürlük seviyesine,Bosslara ve combata,sanat tasarımına, müziklerine ve dünyasına değineceğim. Ama önce şu sorulara cevap vermek istiyorum: Oyunu ne kadar beğendim? Neden %100 tamamlamalısınız? Fiyatına değer mi?
Öncelikle, benim için Metaphor kesinlikle en sevdiğim ilk 10-15 oyun arasına girer. Ancak P5R’nin yeri bende çok özel olduğu için ona ulaşamaz. Bunu baştan belirteyim. Yine de Metaphor’a bayıldım! Eğer önceki Persona oyunlarını oynadıysanız, bu oyunu kesinlikle oynamalı ve bitirmelisiniz. Sakın “klasik Atlus oyunu” diyerek 2-3 saat oynayıp bırakmayın! Her Atlus oyununda olduğu gibi sona ulaştığınızda zirve duygular yaşatan, sizi derinden etkileyen bir deneyim sunuyor.
Eğer daha önce Persona tarzı bir oyun oynamadıysanız, başlangıçta biraz yabancılık çekebilirsiniz. Bu, bazı oyuncuların erken bırakmasına neden olabiliyor. Ama size şunu söyleyeyim: Ben P5R’ye ilk 20 saat içinde alışamamıştım, ama sonra deli gibi sevdim. Mekanikleri ve oyunun nasıl işlediğini kavradıktan sonra kesinlikle çok seviyorsunuz. Ayrıca, bu oyunlar bolca diyalog içeriyor ve sürekli okuma gerektiriyor. Lütfen bu sizi sıkmasın! Çünkü bir noktadan sonra okuduğunuz her şey sizi içine çekiyor ve kendinizi tamamen hikayenin içinde buluyorsunuz. Tabii ki iyi bir İngilizce bilgisi de gerekiyor. Eğer en azından iyi bir gramer ve kelime hazneniz yoksa, oyunu oynamanızı pek önermem. Ama yeterli seviyede İngilizceniz varsa, lütfen başlayıp hemen bırakmayın. Kendinizi zorlayın! Ben de P5R oynarken çok sinirlenmiş,sövmüş,böyle oyun olmaz demiş, hatta oyunu bir kere silmiştim ama sonuç olarak alışınca en sevdiğim oyun oldu. (Bu dediklerim P5R için, Metaphor’a ise doğrudan sevgiyle başladım! :D)
Gelelim fiyat konusuna. Bu oyun kesinlikle fiyatını hak ediyor. Zaten oynama süreme bakarsanız, 100 saatten fazla bir deneyim sunduğunu görebilirsiniz. Kesinlikle kuruşu kuruşuna “İyi ki almışım!” dedirtiyor. Ama yalan yok, biraz pahalı. O yüzden indirimde yakalamak daha mantıklı olabilir.
Peki, %100 bitirmeli misiniz? Kesinlikle evet! Eğer önceki Persona oyunlarını oynayıp sevdiyseniz, bunu da tüm başarımlarıyla bitirmeye çalışmalısınız. Üstelik önceki oyunlara kıyasla çok daha keyifli ve zorlayıcı başarımlara sahip. Persona oyunlarını dümdüz oynayan biri bile %100 yapabiliyordu ama Metaphor’da kesinlikle bir rehberle oynamak gerekiyor. Bu noktada size Game8 sitesinin günü gününe ne yapılması gerektiğini gösteren rehberini öneriyorum. Ayrıca, attığım ekran görüntülerinde birçok yardımcı bilgi var, onlara da bakarsanız sevinirim. Bana da danışabilirsiniz! Özellikle nadir başarımlara göz atın. Önceden nasıl alınacağını bilmek, kaçırmamanız açısından önemli. Zaten incelerseniz, ne kadar kolay olduklarını göreceksiniz.Şimdi, artık asıl incelemeye başlıyorum!
Hikaye: Kralsız bir Krallık Kralını arıyor,
Bu hikaye; uzun bir macera,dolu dolu keşif, mücadelelerin üstesinden gelme savaşı, müttefikler ve sağlam dostluklar kurma çabası,ırkçlık kavramını ortadan kaldırma çabası, insanlığa dini özgürlüğü,adaleti,barışı,eşitliği ve doğru kralı getirme mücadelesidir. Kısacası, bu oyun bize Thomas More'un Utopiasını farklı bir hikayeye büründürerek çeşitli şekillerde anlatan diğer bir Utopia efsanesidir. Eğer okumuşsanız, Protoganistimizin amacını çoktan anlamışsınızdır. Hikaye boyunca onun macerasını bizzat yaşayacak ve bir nevi yol göstericisi olacaksınız.
Olaylar, birçok kabilyenin bir arada yaşadığı The United Kingdom of Euchroniada adlı krallıkta geçiyor. Antagonistimizin bir önceki kralı öldürmesiyle birlikte, oyun boyunca göreceğimiz boş taht için büyük bir mücadele başlıyor. Biz ise bu kabilyeler arasında en nadide olanı bir Eldayız ama en fazla dışlanan ve ırkçılık yapılan kabilyede biziz çünkü herkez bu kabilye yüzünden dünyadaki büyü gücünün yozlaştığına ve bunun bazı kabilyelerin mutasyona uğratıp farklı fiziki değişime uğrattığını yada canavarlaştırdığını idda ediyor ama aslında Elda tribesinin çok büyük bir önemi ve geçmişi var sırrını diyemiyorum spo olur neyse bu kargaşanın ortasında, başkente önemli bir görevle geliyoruz. Ana hedefimiz, tahtın asıl sahibi olan prensi ölümcül lanetten kurtarmak ve onu hak ettiği yere, tahta ulaştırmak. Ancak süreç bundan ibaret değil. Taht için yarışan birçok aday var ve biz oyun boyunca hem bu adaylarla politik anlamda mücadele edecek, hem de antagonistimizin kirli planlarını engelleyerek onun Utopiamıza ters bir distopya, yani kaos ve yıkım yaratmasına mani olmaya çalışacağız, Bunuda dağ gibi sağlam müttefikler oluşturarak yapacağız. Aynı zamanda, prensi lanetten nasıl kurtaracağımızı da çözmemiz gerekecek.
Burada basitçe aktardığım olaylar aslında spoiler vermeden söyleyebileceklerim. Hikayeye dahil olduğunuzda, kendinizi "Burada ne oluyor? Ben neyin içine düştüm?" diye sorarken bulacaksınız. Zaten oyunun sonundaki kırılma noktaları ve ters köşeler aklınızı başınızdan alacak. "İşte hikaye budur!" diyeceksiniz.
Yan hikayeler: Bu serüvende birçok kişiyle tanışacak ve her karakterin kendi hikayesine de şahit olacaksınız. Karakterlerin yaşadığı sorunlar, Utopia’nın inşasında aşılması gereken temel problemlere güzel atıflarda bulunuyor ve bunların nasıl çözüme kavuşması gerektiğini gözler önüne seriyor. Yine de, bence Persona 5 Royal kadar iyi yan hikayeleri yok. Ancak birçok oyunun yan hikayelerini ezip geçtiğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Fantastik Diyarı Keşfet!
Oyunun içeriği oldukça geniş; tıpkı Personalarda olduğu gibi birçok aktivite barındırıyor. Bu da oyunu zevkli kılan en önemli unsurlardan biri. Ana hikaye bölümleri dışında, oyun seni serbest bıraktığında gerçekten özgürsün. İstersen bondlarını yükselterek farklı hikayelere tanıklık edebilir, istersen dungeonları temizleyebilir, yemek yapabilir, balık tutabilir, kılıcınla sörf yapabilir, kolezyumda savaşabilir,İndirimleri kollayıp ekipmanlar için alışverişler yapabilir, karakterlerini geliştirmeye kasabilir ya da Royal Virtues’lerini çeşitli aktivitelerle artırabilirsin. Kısacası, seçim tamamen sana ait. Ancak %100 başarı yapmayı planlıyorsan, kesinlikle Game8’in hazırladığı sıraya göre ilerlemeni tavsiye ederim.
"Peki, Persona oyunlarına kıyasla yeni bir mekanik sunuyor mu?" diye sorabilirsiniz. Çünkü burada saydığım her şey zaten o oyunların temel mekaniklerinden. Maalesef, neredeyse hiçbir büyük yenilik yok. Aynı formül üzerine kurulu, yalnızca küçük yenilikler içeren bir oyun ki şu an aklıma bile gelen belirgin bir yenilik belki şu Bounty yada Runner ile bir yerlere seyahat etme olayı gibi şeyleri sayabiliriz ama bence sadece combatta falan gelmiş oda azıcık.Bence yine de eğlenceli. Aynı mekanikleri farklı bir hikaye ve tasarımla sunarak ve biraz geliştirerek riske girmeden başarılı bir iş çıkardıklarını düşünüyorum.
Fantastik Ortaçağ’ın içindeki Leonardo Da Vinci Animesi
Bu kısımda oyunun karakter, dünya, boss, silahlar, itemler, ana menü tasarımları, çizim stili, anime sahneleri ve müziklerine değineceğim ki, oyunun en iyi kısmı zaten bunlar. Oyundaki her bir karakterin tasarımı, renklendirmesi, giyimi ve kişiliği enfes bir şekilde oluşturulmuş. Her biri akılda kalıcı ve ayırt edici özelliklere sahip, kesinlikle farklı bir şey oynuyormuşsun hissini veriyor. Keza dünyası da öyle; Akademia, Kapital ve diğer krallıklar olsun, hatta bazen seyahat ederken karşılaştığımız diyarın doğal güzellikleri, gerçekten bambaşka bir dünyaya taşıyor.