Ahh .. amatör bir oyuncuydum; bir USP veya Glock ile oyuna başlayıp, çatışma sesleri arasında ilerlerdim. Ancak zamanla o tozlu Dust 2 haritasının her köşesini, her tünelini öğrenerek adeta bir ustaya dönüştüm. Bazen gizlice, bazen bir SMG'nin tüm gücüyle saldırarak takımım için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım.
Taktikler! Zamanla her harita için stratejiler geliştirirdim. Örneğin, de_inferno’da teröristler olarak "banana" koridorundan hızla B noktasına rush atmak ya da CT tarafında A noktasını savunurken flaş bombalarını mükemmel zamanlama ile kullanmak benim için sıradanlaşmıştı. Oyun içindeki seslere kulak vererek (ayak sesleri, reload sesleri), rakibin nerede olduğunu tahmin etmekse tamamen bir içgüdüye dönüşmüştü.
Arkadaşlarımla LAN partilerinde sabahlara kadar oynadığımız günler hâlâ aklımda. Daha sonra, çevrimiçi ortama geçince yabancılarla rekabete girmek ayrı bir heyecandı. Elimdeki AK-47 ile kafadan vurduğumda ("headshot!") çıkan o "çın" sesi, başarının ve tatminin sesi gibiydi. AWP alacak kadar para kazanmak benim için bir ödül gibiydi; o silahla bir köşeden rakibi avlamanın keyfi apayrıydı.
Bir de arada troll anılar olmadan olmaz! Bazen yanlışlıkla el bombasıyla takım arkadaşlarımı kör ettiğim ya da zamanında bombayı çözmeyi unuttuğum anlar hâlâ hafif bir utançla hatırladığım anılar arasında. Ama yine de Counter-Strike 1.6, bana yalnızca bir oyun değil, dostluk, strateji ve adrenalinle dolu yılları ifade ediyor.